Kulaklarım adını hiç duymamış Ve hiç tekrar
etmemiş, isminin ilk hecesini, Yalçın kayalarda akislenen seda
gibi Düşün ki, düşüncelerimde hiç olmamışsın sen
Uğultusu avuçlarımda kalan rüzgar gibi geçmişsin. Ay
ışığına hasret yakamozlarının
vuslatıymış, Tam yerine ve tan yerine vuran o
umutlarının gölgesi... Düşün ki, bir sigara içimlik
vakitmişsin, Ciğerime ecza diye dolan Ya da uğrak bir,
giderilemeyen efkâr kahvehanesi... Düşün ki, Bardakta eriyen; ebediyen
beklemekmiş, şeker sanılan Kırık bir
sandalyeymiş umutlarımı yasladığım...
Düşün ki, Bir uçurum dibiymiş, bakışlarındaki o
mana Oyuncaksız kalmasıymış bir çoçuğun Ya da bir
annenin yavrusuna hasreti... Düşün ki, Yanık bir Anadolu
türküsüymüşsün, çeşme başındaki güzel
kızlara inat Ve inat, gurbetin tüm güzelliklerine... Düşün ki, Gam
yüklü duvarda asi, kırık bir aynaymışsın Hep
yarım, hep eksik, hep mahçup.. Ayna karşısında
kırık bir bakış, Kaybolan diğer
yarısındaki tılsım.. Bir yağmur olmuşsun Ve
tanelerin düşermiş pembe düşlerimin düştüğü yere..
Düşün ki, bir orada bir burada Bir gurbette bir sılada
İsminin yalın, yanlızlığımın çoğul
halinde.. Ve arkasına saklanmış binlerce yürek O binlerce
yürekten düşen..Tek bir düş Ve ılık bir nefesinde
üşümüş... Düşün ki, Uzak hatıralarım
kalmış sende Tek kişilik bir oyun Gurbete bir tren bileti Ya
da yarası, Yarısından büyük olan yırtık bir
resim... Düşün ki, Hiç olmamış Hiç çalınmamış
bir beste Hiç tadılmamış bir zehir, Düşün ki, Hiç
yazılmamış bir şiir...