Giriş yapmadınız.

  • "Real Love" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Real Love"

Mesajlar: 4,233

Kayıt tarihi: Jan 13th 2009

Konum: Heinrich-Heine-Universität Düsseldorf

  • Özel mesaj gönder

1

Tuesday, 7.04.2009, 09:16

Sevmekmi Zor Yoksa Sevdigini Söylüyememekmi??

Sevmek mi zor yoksa sevdiğini söyleyememek mi?:(

2

Tuesday, 7.04.2009, 09:18

SEVMEK ÖZLEMDIR SEVEMEK BAGIMLIKTIR
SEVMEK ANLATILMAZ BIR DUYGUDUR AMA SEVDIGININ SENI SEVMESINI BEKLEMEK EN ACI OLAYDIR :up:

SheKerLee

Orta Düzey

Mesajlar: 430

Kayıt tarihi: Jan 8th 2008

Konum: Solingen

  • Özel mesaj gönder

3

Tuesday, 7.04.2009, 09:27

ben Seviyom Sevdigimide Söylüyom
biliyorum bazen yanliS Sevmememiz bile gerekiyor
yaSak degil ama yanliS veya imkanSiz degil ama imkanida olmayan
yinede SeviyorSak Söyleyebilmeliyiz

en azindan Sevdigimizi Söyleyebilelim
kaybetme korkuSu cok yerSiz adam gibi Seviyorum ya Sende Sev yada en azindan Sevdigimi bil haberin olSun

burda Seni cok Seven biri var
Senin yaninda olamiyorum cünkü cok uzakSin
Sana yemek yapamiyorum cünkü piSbogazSin
Seni öpemiyorum cünkü pirzolaSin :D pirzolayi Sevmiyom ama Sana Seviyom :D

ama Seni Seviyom kendimce Seviyom Sen Sevme yada Sende kendince Sev ama bil ben Sana cok Seviom
bilSin yeter geriSi teferruat :D

4

Tuesday, 7.04.2009, 14:38

İnsan Sevilerek Değil ,
Severek Yaşar.
Sorun Sevilmek Değil
Sevmektir...
Sevilmek Senin Sorunun Değil ,
Onun Sorunudur.
Bence Sevmek ;
Bir İnsanı Kendi İçinde Seyretmektir.
Sevmek İse Kendini Bir İnsan İçinde Hissetmendir.
Sevmek Seni Zenginleştirir ,
Sevilmek Değil...
Evrensel Anlamada Da Sevmek ,
Kainatı Kendinde Seyretmek ;
Sevilmek İse Kendini Kainatta Seyretmektir...
.....
Bir Çocuğa Verilecek En Değerli Besin Şefkattir
Ve De Cesaret...
Bunlar Çok Hassas Dengeye Sahiptir.
Kimileri Aşırı Şefkatin Yanında Cesaretsiz Büyütülürler.
Bu İnsanlar Küçücük Dünya Kurmak İsterler Kendilerine. Güçsüzdürler...
Kolayca Kırılırlar.
Cesurca Sevemezler.
Öte Yandan Cesur İnsanlar ,
Dünyayı Bile Devirebilirler .
Ama Basit Bir Sevgi Oyunuyla Basitçe Yıkılıverirler.
Cesaret Onları O Kadar Sertleştirmiştir Ki ,
Sevdikleri İnsanı
Kolları İle Kalpleri Arasında Neredeyse Öldürürler...
.....
Ben Bir İnsanı Kalbimde Misafir Edebilirim...
Sevebilirim Yani.
Kalbimden Eminim Çünkü..
. Amam Kimsenin Kalbine Girmek İstemem.
Çünkü Biliyorum Nelerle Karşılaşacağımı...
.....
Hasret Sevgilinin Burcuna Dikilen Bayraktır Bence...
Hasretle Boyanan Aşklar Hiç Solmazmış...
Bu Yüzden ALLAH Aşıklara Hep Hasret Yaşatırmış...

SheKerLee

Orta Düzey

Mesajlar: 430

Kayıt tarihi: Jan 8th 2008

Konum: Solingen

  • Özel mesaj gönder

5

Wednesday, 8.04.2009, 09:12

Alıntı

Hasret Sevgilinin Burcuna Dikilen Bayraktır Bence...
Hasretle Boyanan Aşklar Hiç Solmazmış...
Bu Yüzden ALLAH Aşıklara Hep Hasret Yaşatırmış...


ya$amaya devam
haSret kötü bi$i diil zaten öylede ya$iyoruz böylede, ekSigimiz olmaSin fazlamiz haSret olSun :roll:

  • "nisa nisa" bir kadın

Mesajlar: 20,947

Kayıt tarihi: Sep 29th 2008

Konum: izmir

  • Özel mesaj gönder

6

Wednesday, 8.04.2009, 11:03

Ben Bir İnsanı Kalbimde Misafir Edebilirim...
Sevebilirim Yani.
Kalbimden Eminim Çünkü..
. Amam Kimsenin Kalbine Girmek İstemem.
Çünkü Biliyorum Nelerle Karşılaşacağımı...
.....
Hasret Sevgilinin Burcuna Dikilen Bayraktır Bence...
Hasretle Boyanan Aşklar Hiç Solmazmış...
Bu Yüzden ALLAH Aşıklara Hep Hasret Yaşatırmış

süperr harikaaa katılıyorumm

mahmuthan0038

Orta Düzey

  • "mahmuthan0038" bir erkek

Mesajlar: 400

Kayıt tarihi: Dec 24th 2008

Konum: Kayseri

  • Özel mesaj gönder

7

Saturday, 18.04.2009, 22:44

benim için ikiside zor

8

Thursday, 21.10.2010, 00:27

SEWMEK COK ACI BIR SEYMIS BENCE TATMAYANLAR TATSIN AMA TAVSIYE ETMEM X(

9

Sunday, 19.12.2010, 00:37

İnsan Sevilerek Değil ,
Severek Yaşar.
Sorun Sevilmek Değil
Sevmektir...
Sevilmek Senin Sorunun Değil ,
Onun Sorunudur.
Bence Sevmek ;
Bir İnsanı Kendi İçinde Seyretmektir.
Sevmek İse Kendini Bir İnsan İçinde Hissetmendir.
Sevmek Seni Zenginleştirir ,
Sevilmek Değil...
Evrensel Anlamada Da Sevmek ,
Kainatı Kendinde Seyretmek ;
Sevilmek İse Kendini Kainatta Seyretmektir...
.....
Bir Çocuğa Verilecek En Değerli Besin Şefkattir
Ve De Cesaret...
Bunlar Çok Hassas Dengeye Sahiptir.
Kimileri Aşırı Şefkatin Yanında Cesaretsiz Büyütülürler.
Bu İnsanlar Küçücük Dünya Kurmak İsterler Kendilerine. Güçsüzdürler...
Kolayca Kırılırlar.
Cesurca Sevemezler.
Öte Yandan Cesur İnsanlar ,
Dünyayı Bile Devirebilirler .
Ama Basit Bir Sevgi Oyunuyla Basitçe Yıkılıverirler.
Cesaret Onları O Kadar Sertleştirmiştir Ki ,
Sevdikleri İnsanı
Kolları İle Kalpleri Arasında Neredeyse Öldürürler...
.....
Ben Bir İnsanı Kalbimde Misafir Edebilirim...
Sevebilirim Yani.
Kalbimden Eminim Çünkü..
. Amam Kimsenin Kalbine Girmek İstemem.
Çünkü Biliyorum Nelerle Karşılaşacağımı...
.....
Hasret Sevgilinin Burcuna Dikilen Bayraktır Bence...
Hasretle Boyanan Aşklar Hiç Solmazmış...
Bu Yüzden ALLAH Aşıklara Hep Hasret Yaşatırmış...

cantanem35

Profesyonel

  • "cantanem35" bir kadın

Mesajlar: 1,897

Kayıt tarihi: Aug 9th 2010

  • Özel mesaj gönder

10

Sunday, 19.12.2010, 01:42

bence ikiside zor em sewmwk emde söylemek :(

11

Sunday, 19.12.2010, 11:33

her insanı severim ama sevdiğini söyleyememek daha zor olsa gerek :):)

12

Sunday, 19.12.2010, 12:26

Bir sevgiyi başlatan neydi yalnız atan bir yürekte.. Neydi, sakin bir çayken deli bozuk ırmağa çeviren? Yükseklerinde özlemin ; eriyen arzular mıydı ,magmada biriken kızgın lavlardan mıydı yoksa hepsinin nedeni... Neydi ? Kim cevap verebilir ki bu basit soruya. Belkilerle başlayan cevapların ardılı yine soru işareti değil mi


Ve neden düşünün, neden birden değişiverir insan başka bir yalnızlıkla ısındığında, rüzgarın alıcılığında kaybolan düşleri..



Sevmek; ne güç şey oysa ölesiye değil ama öylesine sevmek.. Sadece insan olduğu için birini sevmek sıfatsız, çünküsüz, eğersiz . Belki insanların, duyguyu yok olan dinozorlar gibi görmeye başladığı günümüzde yok bu saydıklarım; hepimiz birilerini bir şeylerden dolayı sevmedeyiz kim bilir ama hala ismi yoksa o bir şeylerin umut var sayılmaz mı bizler için..

Kaçınızın içi yanmıyor, yüreğinde fırtınalar kopmuyor bir sevda sahnesine beyaz perdenin önünde şahit olurken ve ah keşke dökülmüyor dudaklarından özlemle .. Hepimiz aslında gerçek sevgiye sevdalı değil miyiz ve tüm sevdalarda ki gibi çekingen ..


Bir başka birinin gözlerinin içindeki ışıkla yeniden yaratılmayı düşlediniz mi hiç , un ufak olmuş hayallerinizi uzak bir buluta teslim edip yenilerini alabilir misiniz taksitle (mobilya, beyaz eşya kampanyaları gibi) alsanız bile taksitlendirilmiş, yarını ipotekli düşlenize yeni kılıflar aramak çok çok uzun sürmez mi ?Siz eskimesinler diye uğraşırken, yaşlanan gün gibi geceye dönmez mi taksitlendirilmiş hayalleriniz.


Yaşamaya çalışırken yaşam çalmıyor mu bizlerden yaşamlarımızı ve sevmek ne zor şey değil mi ya da ne kadar da kolay...



Ufkun karanlığına tutunan yıldızlar gibi sevebilmek birilerini (ne komik düşünün; gece, güzel olmazdı saçlarına takılmasa yıldızlar ve yıldızlar parlayamazdı gecenin kara saçlarına toka olmasalar.. Gece ve yıldız olmak zor mu biz insanların birbirini sevmesi kadar)


Neden yaşamaya çalışırken unutuyoruz beslemeyi yüreklerimizi o yürekler ki yumruğumuz kadar neden düşünün bir saniye düşünün ego bahçelerimizde açan narsit çiçekleri sevdiğimiz kadar sevmiyoruz aslında kendiliğimizi .. Unuttuk mu yoksa gülümsemek gibi kulak vermeyi sesimize renk veren kalplerimizi dinlemeyi ..



Bunca kirliyken dünya, yakınırken kirli sokaklarından mahallelerimizin; içimizde kirlenenleri görmemizi engelleyen hangi oyunun ebeliği oysa oyun oynamayalı ne çok oldu değil mi?


Sadece bir düşünün bu sabah kendinizi daha iyi hissetmek için duş almaktan, traş olmaktan, hoş bir esans sürmekten ,makyaj yapmaktan başka ne yaptınız ?????????


Aynaya baktığınızda nereden tanıdığınızı hatırlamağınız yüz hangi kumpanyanın küflü sandığından gelip yerleşti insan sıfatınıza ? fırlatıp atın artık biriktirdiğiniz asla siz olmamış maskeleri ve şimdi tekrar bakın o sırlı cama inananın çok daha iyi hissedeceksiniz kendinizi; bir zaman en sevdiğiniz oyunu oynarken taşıdığınız minik yüreğinizde ki mutluluk gibi...


Ve son bir şey daha eğer;Sevdiğinizi düşündüğünüz bir insan varsa hayatlarınızda bir kez deneyin ölesiye değil ama öylesine de olsa yüreğinizden söyleyin sevginizi ama bahçesinde oyun oynayan hatıranızda ki çocuk gibi..

13

Monday, 20.12.2010, 00:22

SENMEKMİ SEVİLMEKMİ
İçimde yaralı bir aşk kaldı senden sonra.
Kaybetmek zormuş.
Oysa ne kadar da kolaydı sevdalanmaya çalışmak.
Aslında yoktun ya başta.
Niye o yokluk şimdi anlamsız bir boşluk yaratıyor.
Beni hayata bağlayan şeyler dönüp arkalarını gittiler.
Hayat dedim de, üç beş kırık dökük kelimeyle anlatmaya çalıştığım herhangi bir şey.
Hayat sana yakın, benden uzak şimdilerde.

Nefes almak güç müydü eskiden.
Yokluk, sensizlikle eş anlamlı değildi.
Öncesi ve sonrası kayıp bir duygu bu.
Unutmaktan bahsediyor şimdi içimde hareket halindeki yalnızlık.
Öfke var birde ara sıra çıkıp gösteriyor kendini.
Baktığım yerler boşluk.
İçimden ağlamak gelmiyor.
Gözyaşı yok. Düğümlenmiş boğazım.
Sevdaya yakındı adın önceleri.
Şimdi perişan halim seni sıradanlaştırıyor.
Her şey koca bir yokluk.
Peki var olan ne?
Nedir şimdi yaşamak dediğin.
Ya sevmek gerçekten eskiden kalma bir yalan mı.
Düşlemeye bile korkuyorum seni.

Şimdi sen gidiyorsun.
Git.
Kal diyemem.
Tükettiklerim acıya yakın.
Özlemlerim maskeli.
Gözlerimde sisli bir şehir.
İçimde yıkılıyor mabetler.
Yüreğim enkaz.
Şimdi sen gidiyorsun ya
Boşlukta dağılıyorum ben.

14

Monday, 20.12.2010, 00:34

Genç kız nihayet uyanmıştı. Tüm gece boyunca uyumuştu. Gözlerini ovuşturdu. Elbiselerini düzeltti. Şaşkındı.

- Neredeyim ben? Siz kimsiniz?

- Demek dün gece neler olduğunu hatırlamıyorsun?

- Çok içtiğimi hatırlıyorum o kadar...

- Evet, kapıyı sana açtığımda çok sarhoştun gerçekten. Kapıyı açar açmaz bana ilk söylediğin söz suydu:

"Ben Tanrı'nın hediyesiyim" Genç kız bu söz karşısında utancını gizleyemiyordu. Bir şeyler söylemek istiyor ama nereden başlayacağını da bilemiyordu. Şaşkınlığını biraz olsun gizlemek için:

- Peki ya sonra ? dedi.

- İşin doğrusu ben Tanrı'dan böyle bir hediye beklemiyordum. Şaşırdım bir an. Gerçeği arayan birisine senin gibi bir serabın gösterilmesi doğal gelmedi bana. Ben bunları düşünürken sen de şu anda yattığın yerde sızıp kaldın zaten.

- Dün geceden beri yerde mi yatıyordum? Diye sordu şaşkınlıkla.

- Evet, düşüp sızdığın yerden kaldırmadım. Biliyorsun seraba dokunulmaz. Bütün gece Tanrı'nın seni almasını bekledim. Ama görüyorsun ki hala gelmedi. Sahi söyler misin sen hangi Tanrı'nın hediyesisin böyle?

Ferda sitem dolu bir utangaçlıkla:

- Lütfen benimle Alay etmeyin, dedi.

- Alay etmiyorum. Sadece seni anlamaya çalışıyorum. İstersen önce sana bir kahve yapayım da kendine gel. Kemal kahveleri getirdiğinde Ferda biraz olsun kendine gelmişti. Üzerindeki yabancılığı atmaya, doğal olmaya çalışıyordu.

- Benim adim Ferda. İki sokak ilerideki sitelerde oturuyorum. Dün gece için özür dilerim. Arkadaşlarla yasadığım bir çılgınlıktı o kadar. Çok utanıyorum.

- Ben de Kemal. Bu evde tek başıma yaşıyorum. (Bir an duraksadı Kemal). Senin hakkında ne düşündüğümü merak ediyorsun değil mi?

- Biraz öyle...

- Hiç... Hiçbir şey düşünmedim.

- Neden?

- Özel olarak hiçbir insan üzerinde düşünmem pek.

- Gecenin yarısında kapını çalıp evinde yatan bir kız hakkında bile mi?

- Evet...

- Çok garip bir insansın.

Kemal sustu... ve sonra

- Söylesene maskeli bir baloda insanların gerçek yüzlerini tanımak mümkün müdür sence?

- Tabii ki değil.

- İşte şu toplumda gördüğün bir çok insan ve sen... Hepiniz maskelerinizle yaşıyorsunuz. Su toplum maskeli bir balodan farksızdır bence. Hem de zamana, kişilere ve olaylara göre her an değişen maskelerin kullanıldığı bir balo... Bu yüzden pek anlamlı gelmiyor bana insanlar üzerinde düşünmek.

- Kendini soyutluyorsun insanlardan.

- Öyle de denebilir. Zaten toplum ferdin en büyük düşmanıdır bence. Bu yüzden insanlardan hiçbir şey almamayı yeğliyorum. Buna rağmen her şeyimi vermeye de hazırım onlara.

- İnsanların sevgisini de reddeder misin, örneğin?

- En başta onu. Bugünün sahte sevgileri bir insanin kalbini yaralamak için seçilen en tehlikeli yoldur.

- Ama insan hiç sevilmeden yasayamaz ki...

- Bunda yanılıyorsun. İnsan sanıldığının aksine sevilerek değil severek yaşar. İnsan sevilmek ihtiyacında olan zayıf bir varlık değildir. Kısacası sorun bence sevilmek değil sevmektir.

- Sevdiğin halde sevilmiyorsan?

- Sevilmek senin sorunun değil onun sorunu. Bence sevmek bir insanı kendi içinde hissetmendir. Sevilmek ise kendini bir insanin içinde hissetmen. Anlayabiliyor musun? Sevmek seni zenginleştirir, sevilmek değil. Bunu evreni kapsayacak şekilde de düşünebilirsin.

- Nasıl yani?

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "((ONUR))" (20.12.2010, 00:41)


15

Monday, 20.12.2010, 00:38

Evrensel anlamda sevmek kainatı kendinde seyretmek, sevilmek ise kendini kainatta seyretmektir. Ferda'nın kafası karışmıştı. Hiç bu kadar derinlemesine düşünmemişti sevgi üzerine.

Bunu fark eden Kemal:

- Bunları bir anda anlamak sana güç gelebilir. Ama biraz düşünürsen umarım anlayabilirsin. Şunu unutma ki insanlık bugün ikinci tas devrini yaşıyor. Birinci taş devrinde insanlar yumuşacıktı. Sevgi sayesinde her şey yumuşacıktı. Sadece evleri ve Aletleri taştandı. Simdi ise her şeyimiz yumuşacık, yüreklerimiz taş gibi. Hatta taştan da katı. Çünkü öyle taslar vardır, üzerlerinde otlar yetişir ve öyleleri de vardır ki... Kemal'in gözleri nemlendi bunları söylerken. Yılların acılarını, ihanetlerini, buruklukların, kelimelere döküyordu aslında. Ağlamaklı bir hale dönüşüyordu sesi kesik kesik...

Uzun bir sessizlik oldu. Bütün bir hayat şeridi geçti Ferda'nın gözleri önünden. Eğer Kemal'in anlattıkları doğruysa sevgi hiç olmamıştı hayatında. Bir anda gözleri duvarda bir çerçevede olan mısralara takıldı:

"Donuk sevgiler çağındayız Sıcak sevgiler cehennemde yanıyor Sevgi... Yaşanmayacak kadar güzel, Fark edilmeyecek kadar sade, Duyulmayacak kadar doğaldır."

Kemal duvarda ağlayan bir çocuk portresi gösterdi Ferda'ya:

- Biliyor musun bir çocuğa verilecek en değerli besin şefkattir. Ve de cesaret. Bunlar öyle hassas bir dengeye sahiptir ki, denge bozuldu mu işte şu insanları görürsün karşında... Şefkat ve cesaret kurbanları... Kimileri aşırı şefkatin yanında cesaretsiz büyütülürler. Bu insanlar küçücük bir dünya kurmak isterler kendilerine. Güçsüzdür bu insanlar, kolayca kırılırlar. Dünya çok acımasızdır öylelerine göre... Kendilerini sevecek birilerini ararlar hep. O kadar yoğunlaşırlar ki bazen şiddetli bir arzuyla birine doğru akmak isterler. Cesurca sevemezler. Cesareti öğrenememiştir bu insanlar. Öte yandan da cesur insanlar... Dünyayı bile devirebilirler. Ama basit bir sevgi oyunuyla kolayca yıkılıverirler. Dünyayı titretecek cesareti taşıyan bu insanlar kalplerine dokunan bir parmakla diz üstü çöküverirler yere. Ve su sözleri duyar gibi olursun onlardan: " Dağ düştü üstümüze Yıkılmadık ama İnsan değdi tenimize Acısı yıktı bizi...! Cesaret onları o kadar sertleştirmiştir ki sevdikleri insanı kolları ile kalpleri arasında neredeyse öldürür.

Kemal sustu birden. Ferda bir şeylerin olduğunu hissetmişti. Çözmek istiyordu Kemal'i.

- Niye sustun?

16

Monday, 20.12.2010, 00:40

Bana ne şefkati öğrettiler nede cesareti.

- Ama tüm bunları biliyorsun sen

- Nasıl olduğunu merak ediyorsun değil mi, anlatayım. Bir an durdu sonra:

- İnsanların nefretinden sevgiyi, ihanetlerinden sadakati, korkaklıklarından cesareti öğrendim.

- İnsanlar bu kadar acımasız mi? Gerçekten seven insanlar yok mu hiç?

- Bırak sevgilerini gülmeleri bile doğal değil onların. Seni senin için değil kendileri için severler. O kadar iyi o kadar güzel ve o kadar haince severler ki hayran olmamak elde değil biliyor musun? Sevgi ve ihaneti sanatsal bir uyarlamayla o kadar güzel sahneye koyarlar ki son sahnede öleceğini bile bile seyredersin oyunu. Mükemmel bir katildir onlar. Seve seve öldürürler seni. Dudaklarından sevgi sözcükleri yükselir. Yapacağın tek şey gözlerini kapatıp sevgi Atmosferi içinde sevgi sözcüklerinin sağanak yağmuru altında ölümü beklemendir. Anlıyor musun?

- Sen sevilmekten korkuyorsun

- Belki...

- Neden? - Neden mi? Ben her insani kalbime misafir edebilirim, sevebilirim yani. Kalbimden eminim çünkü. Sevdiğim insani rahatsız edecek hiçbir şey yok kalbimde. Ama kimsenin kalbine girmek istemem. Çünkü bilmiyorum nelerle karsılaşacağımı. Bilmiyorum hangi tuzaklar bekliyor beni. Ve bilmiyorum o insan bunlardan haberdar mı?

- Fikirlerimi alt üst ettin. Her şey karıştı. Sevmek sevilmek, nefret sevgi... Hatta şu ana kadar gerçekten yaşayıp yaşamadığımı düşünüyorum.

- Aslında sana anlattığım her şeyi kendinde bulabilirsin.

- Nasıl?

- Kendini tanıyarak... Yalnız kaldığın anlarda...

- Yalnızlıktan kaçmışımdır hep...

- Yalnızlıktan kaçmak kendinden kaçmaktır. Bir düşünsene, doğarken de yalnızsın, ölürken de. O halde yasarken yalnızlıktan kaçmak anlamsız değil mi?

- Yalnızlıkta insan ne bulabilir ki sıkıntı ve boşluktan başka?

- Kendini gerçekten tanıyabilseydin uzaydaki derinlikten daha derin bir iç uzayın olduğunu görebilirdin. Bizler ruhumuzu öldürüyor sonra başına geçip ağıt yakıyoruz... Benliğindeki zenginliği fark etseydin dünyada ikinci bir insan aramazdın biliyor musun?

17

Monday, 20.12.2010, 00:43

Dünyada bir tek kişi vardın aslında. O bir tek kişinin içinde beş milyar insan.

- Benliğim bu kadar kalabalık mi?

- Evet. Benliğin tüm varlığın merkezidir. Tüm acılar ve sevinçler yüreğinde gizlidir senin. Ölenleri yüreğine gömdüğün gibi doğacak çocuğun kalbi de senin içinde atar. Hem acıyı hem sevinci yaşarsın iç içe, yan yana... Hatta o kadar acı çekersin ki acı, acı olmaktan çıkar...

- Sözlerin çok karışık.

- Belki haklısın bu konuda. Bazı insanlar başlı başına paradokstur. Düşünceleri de öyle. İnsanlar paradoksal düşünmeye alışık değiller. Bu yüzden anlaşılmıyoruz. zaman bir hayli ilerlemişti. Ferda izin istedi. Zihni o kadar dağılmıştı ki hiçbir şey söylemeden çıktı evden. Bütün gece boyunca Kemal'in sözleri ile uğraştı Ferda. Bazen onu anladığını düşünüyor, bazen saçmaladığına karar veriyordu. Her şeye rağmen hayranlık duyuyordu ona. Ara sıra arkadaşlarına anlatmak istiyordu onu. Ama kimsenin anlamayacağından emindi. Günler geçiyor, yüreğinde Kemal'e, karşı konulmaz bir sevgi taşıdığını hissediyordu Ferda. Her geçen Gün biraz daha büyüyordu sevgisi. Aylar geçmiş ama bir türlü ona gitmeye karar verememişti. Çekiniyordu. İnsanlardan bu kadar uzak biri onun gibi deli dolu bir kızı ciddiye alır miydi? "Hiç kimse sevgiyle dirilmeyecek kadar ölmüş değildir hiçbir zaman". Evet, bu söz de onun değil miydi? Nihayet karar verdi Ferda. Gitmeli ve ona sevdiğini söylemeliydi.

Ferda Kemal'in evine gittiğinde büyük bir şaşkınlık geçirdi. Evde kimse yoktu, taşınmıştı... Evin bekçisi yaklaştı Ferda'ya:

- Kızım, adinizi öğrenebilir miyim?

- Adım Ferda, Kemal Bey taşındı mi?

- Evet kızım, taşındı. Ve kimseye söylemedi nereye gittiğini, bana bile. Bir mektup bıraktı sana. Gelirse verirsin dedi. Ferda mektubu aldı. Tereddütlü adımlarla evine gitti. Yıkılmıştı. Derin bir boşluk hissetti yüreğinde. Birden ümitle doldu yüreği. Belki de onu yanına çağırıyordu.

Sabırsızlıkla mektubu açtı. "Ey sevgili, Seni sevip sevmediğimi söylemeyeceğim. Ama sevgiyi öğretebildim sana sanırım (ne kadar öğretilebiliyorsa). Dilerim kalbine kalbimden verdiğim şey yüreğinde yeşerip meyve verir. Böylece ne sen bende kaybolacaksın, ne de ben sende. Sen beni kendinde, ben seni kendimde bulmuş olacağım. O zaman hiç ayrılmayacağız.

Sakin sevgimle seni tuzağa düşürdüğümü sanma. Sevgi hayatin hem çekirdeği hem de meyvesidir. Bir Ağaç, meyvesiyle seni kendine çağırıyorsa bu bir aldatma sayılmaz. Unutma ki Ağaç meyvesine çağırır, kendisine değil.

Ey sevgili, Sen bir sığınak arıyorsun ama ben durulmaz bir fırtınayım. Sen kendinin sakini olmak istiyorsun ama ben evrenin sakini olmak istiyorum. Sen olmayacak bir barışı arıyorsun. Bense tüm kötülüklerle savaşmak istiyorum. Sen küçücük bir çocuksun. Ama ben küçükken çok büyüdüm. Sen dünyadan kopup yıldızlara sığınmak istiyorsun. Bense kendimi yeryüzüne karşı sorumlu tutuyorum. Sen bir Ağacın gölgesine sığınıp yaşamak istiyorsun. Bense ülkemi arıyorum. Yolları aydınlık, insanları ümitli ve huzur dolu olan bir ülke. Sen bende kaybolmak istiyorsun ama ben seni kaybetmek istemiyorum. Sen susuyorsun, bense haykırıyorum.

Sakin unutma:

Kalbim paylaşılamayacak kadar senindir. Seninle bile. (Ama bilmiyorum sen bu kadar bende misin?) "

cantanem35

Profesyonel

  • "cantanem35" bir kadın

Mesajlar: 1,897

Kayıt tarihi: Aug 9th 2010

  • Özel mesaj gönder

18

Monday, 20.12.2010, 04:11

ikiside bence cok zor insan sewdigine her zaman söylemek isteyecegi en zor kelime :( :thumbsup: