Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz.
Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz.
Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.
Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Ölüm 1 Nefes Kadar Yakin
ÖLÜM BİR NEFES KADAR YAKIN
''Hadi oğlum, dersine çalışsana! '' dedi, yalvaran gözlerle annesi... ''Bir gün'' dedi ve uyumasına devam etti çocuk.
Zaman su gibi akıp geçti. Bir- iki yıl hazırlık kursu aldıktan sonra üniversiteye girebildi. Bir gün fakülte arkadaşlarının; ''Bizimle cumaya gelmeye ne dersin?'' teklifine, ''Siz gidin bir gün olur ben de giderim.'' diye kaçamak cevap verdi.
İkinci sınıfa geçmeden fakülteden atıldı, ''Bir gün'' olup da çalışmak nasip olmadığından...İşsiz güçsüz dolaşırken, bir arkadaşı elinden tutup onu bir işe yerleştirdi.
Gün geldi, evlendi, çocukları oldu. Arkadaşı; '' Çocuklarına imandan, ahlâktan, kültürden bahsetsen, çok boş yetişiyorlar.'' dediğinde, ''Daha küçükler, hele bir büyüsünler.'' dedi.
Çocuklar büyüyüp, sorular sormaya başlayınca, onlara geçiştirici cevaplar vermeye çalıştı, ama bilgisizliğini bir türlü gizleyemedi, içinde bir eziklik hissetti. Bildiği bir şey vardı, bilgisizliğini yenebilmesi için kitap okulmalıydı.
'' İnsan neydi, niçin vardı?'' Evvelâ bu mevzu ile alâkalı kitapları taradı.Bulduğu kitap sayısı bir düzineyi geçmişti. Kasaya doğru ilerlerken, kitapların fiyatlarını şöyle bir hesapladı, olduğu yerde kaldı: ''Şimdi param az, elime toplu para geçecek nasıl olsa, o zaman gelir alırım.'' diye tasarladı ve dönüp kitapları yerine bıraktı. Eline para geçti ama kitapçıya uğramak aklına gelmedi...
Uzun bir aradan sonra işe giderken yolda sakat bir dilenci gördü, para vermek geldi içinden; ''Neyse?'' dedi, ''Dönüşte verebilirim.''
İşine yaklaşırken bir salâ sesi duydu, dikkat kesildi; meğer bir yakını vefat etmiş! İçine bir huzurszluk çöktü, ''Ya ölüm bir gün yakama yapışıverirse, zaten yaş da ilerlemekte...'' diye düşündü. Kendi kendine, ''Artık iç dünyama çeki düzen verme vakti gelmedi mi?'' diye sordu.cevabı, teredüdütsüz ''evet''ti ama işler de bu aralar hayli yoğundu, ''Hele bir yaza varalım tesisllerin açılışını yapalım, düşünürüz.'' dedi yine. Allah'ın günleri bitmezdi ya!..
Bir iş dönüşü gecekonduların arasından geçerken, çileli yılları geldi aklına bir burukluk hissetti.
Hay Allah! Bu gözyaşları da neyin nesi? Duygu selinin tazyikine daha fazla dayanamayıp, gözlerden sızan yaşlar, çağlayan oluverdi.Dermanı kalmayınca, çömelerek ağlamasını sürdürdü.
Tarifsiz hislerle çağladı ruhu, gözlerini silerek; '' Bunları kaleme almalıyım!'' diye mırıldandı Yine ''bir gün'' dedi; ''Gün gelir yazarım duygularımı...''
'Gün olur bir aya değer''di ama, bilmeliydi ki, o güne ulaşabilmek için, her günün kadrini bilip çabaları kilometre taşı yapmalıydı.
'Bir gün'' salâ sesiyle mahalle,sessizliğe büründü. İşe giderken, dikkatsiz bir şoförün kullandığı arabanın çarpmasıyla hayatını kaybetmişti. ...Ey Rabbimiz! biz kendimize zülmettik.Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz'
(A'raf 23)
*Vakit Akşam, Gün Ölmek Üzere. Güneş Işıklarını Topluyor Eşyanın,Üzerinden. Kızılca Kıyameti Kopuyor Dünyanın. Kara Kefenini Giyiyor Gün. Gülün Rengi Soluyor, Eşyanın Cazibesi Yitiveriyor. Hatırla ki, Senin de Akşamın Olacak Bir Gün.Ömrünün Işıkları Solacak. Hayatının Perdesi Çekilecek. Senin de Kıyametin Kopacak.Dudaklarında Donacak Gülüşün Güneşi. Zaman Uçurumun Olacak; Gelen Günün Güneşi Sana Doğmayacak. Unutulacaksın. Ve hatta UNUTULDUĞUN BİLE UNUTULACAK! İsmin Anılmayacak Orda Burda. Kimse Yolunu Gözlemeyecek.Üzerinden Bütün Işıklar Çekilecek, ve Seninde Akşamın Olacak. Seni Sen Yokken Bilen RABBİ,, Sen Öldükten Sonrada Bilecek Elbet, Herkesin Unuttuğu Yerde, Seni Bir O Hatırlayacak. Ömrünün Gecesinde Güneşi Sana Yalnız O Getirecek.Hatırını Yalnız O Bilecek. Şimdi Akşam, Sende ONU An Şimdi, Sende Onun Hatırına Var SECDEYE VAKİT AKŞAM NAMAZI VAKTİ*...
Hayat bazen en çok istediklerimizi alır bizden. ve ALLAH en sabır edemeyecek,lerimizle sınar bizi. Aklı olan sabırla helalleşir, olmayan ise kendiyle cebelleşir, Bazen güneş tam gözlerinin içine doğar insanın. Hiç ummadığımız zamanda gecelerimize gün, günlerimize gece olur. Bazen de ne heves kalır yüreğimizde ne de çare. Gün gelir şükredersiniz bugüne, gün gelir keşkeler dolanır dilinize. RABBİM her seferinde, İYİ Kİ ile Başlayan Cümleler Kurmayı Nasip etsin Bizlere...
Necid Çöllerinden Medine’ye
Yâ Nebî, şu hâlime bak!
Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca, sahranın;
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!
Harîm-i pâkine can atmak istedim durdum;
Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum.
“Tahammül et!” dediler… Hangi bir zamana kadar?
Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var!
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak;
Önümde durmadı artık, ne hânümân, ne ocak…
Yıkıldı hepsi… Ben aştım diyâr-ı Sûdân’ı,
Üç ay “Tihâme!” deyip çiğnedim beyabanı.
Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada;
Yetişmeseydin eğer, yâ Muhammed, imdada:
Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin;
Akar sular gibi çağlardı her tarafta sesin!
İrâdem olduğu gündür senin irâdene ram,
Bir ân için bana yollarda durmak oldu haram.
Bütün heyâkil-i hilkatle hasbıhâl ettim;
Leyâle derdimi döktüm, cibâli söylettim!
Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü…
Nücûma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
Azâb-ı hecrine katlandım elli üç senedir…
Sonunda alnıma çarpan bu zâlim örtü nedir?
Beş altı sineyi hicran içinde inleterek,
Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek?
Demir nikaabını kaldır mezâr-ı pâkinden;
Bu hasta ruhumu artık ayırma hâkinden!
Nedir o meş’ale? Nurun mu? Yâ Resûlallâh!…
Mehmet Âkif ERSOY