Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz.
Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz.
Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.
Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
İlk Çağ Anadolu Uygarlıkları
Anadolu , Asya kıtasının batıya uzanan ek yarımadasıdır . Üç kıtanın ortasında bulunmaktadır . Anadolu eski çağlardan beri insanların dikkatini çekmiş , önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur .
Bunun nedenlerini şöyle sıralayabiliriz :
Coğrafi konumunun elverişliliği
İklimin insanların yaşamasına elverişli olması
Doğal kaynakların bol olması
Su kaynaklarına, verimli ovalara sahip olması .
Bundan dolayı yurdumuz çok sayıda uygarlığın kalıntılarını topraklarının altında ve üstünde barındıran tarihi zenginliği çok fazla olan bir ülkedir .
Tarih öncesinde Anadolu’da bulunan başlıca yerleşim merkezleri ve buluntular şunlardır :
Karain Mağarası ( Antalya yakınlarında ) – Yontma Taş Çağı
Hacılar Köyü kalıntıları ( Burdur Yakınlarında ) – Cilalı Taş çağı
Çatalhöyük ( Konya yakınları ) – Cilalı Taş Çağı
Alişar ( Yozgat yakınlarında ) – Maden Çağı
Alacahöyük ( Çorum yakınlarında ) – Maden Çağı
Truva ( Çanakkale yakınlarında ) – Maden Çağı
Hititler kimdi ?
Hititlerin kim olduğu sorusuna yanıt ararken konuştukları dile baktığımızda, resmi tarihe göre, Hititçe’nin Hint-Avrupa dil ailesinin bilinen en eski üyesi olduğu söylenir. Bu dili Hititlerin kendileri Neşa dili (Nesice) diye adlandırıyordu. Dolayısıyla kendilerine de Nesililer diyorlardı.
Neşa (Kaneş) kenti Hattuşa’nın 124 km. güneyinde bugünkü Kayseri’de Kültepe olarak anılan yerdi. Bu kent Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nın ( M.Ö. 1945-1735) en önemli Karumlarından (ticaret merkezi) birine sahipti. Kaneş, Assurlu tüccarların oluşturduğu ticaret kolonileri ağının merkezi olmasının yanı sıra, aynı zamanda Hititlerin de ilk başkentiydi.
Bu dönemde Anadolu’nun siyasi yapısı, birbirleriyle mücadele halinde olan kralların yönettiği kent devletlerinden oluşmaktaydı ve siyasi birliği sağlayacak merkezi bir otorite yoktu. Assurlular gelmeden önce Anadolu analfabet ( yazısız ) dönemini yaşıyordu. Dolayısıyla bu dönemdeki toplumlar birer protohistorya uygarlığıdır. Bu durum Anadolu tarihinin incelenmesi açısından önemli sorunlara yol açmıştır. İlk Tunç Çağı ile Hititlerin ortaya çıktığı Orta Tunç Çağı’nın ortaları arasındaki dönemle ilgili olan yazılı bilgilerimiz Assur kaynakları ile sınırlıdır. Bu kaynaklarda da genelde tüccarların muhasebe bilgileri ve alışveriş sözleşmeleri yer alır. Ya da herhangi bir Assur kralının Anadolulu bir kral ya da krallar koalisyonu ile yaptığı savaşta kazandığı zaferden söz edilir. Bu kaynaklarda sözü geçen devletlerin lokalizasyonu Anadolu tarihinin hala çözümlenmemiş problemlerindendir.
Hititler, tarih sahnesinde rol aldıklarında, Anadolu’da Hattiler, Luviler, Palalar, Gaşkalar, Hurriler gibi toplulukların yaşadıklarını biliyoruz. Bunlar arasında Luviler ve Palaların dilleri de Hint-Avrupa ailesine dahil edilir ve Hititçe’yle akraba oldukları söylenir. Mantıksal olarak düşünüldüğünde Hititlerin Anadolu’da ortaya çıkışıyla ilgili iki hipotez ortaya sürülebilir :
-Yarımadaya bir göçle gelmişlerdi. Ancak izledikleri rota belirsizdir. Anadolu’ya , Balkanlar-Kafkasya ya da Kuzey Suriye üzerinden mi girdikleri konusunda somut bulgular bulunamamıştır. Buna ek olarak Anadolu’ya gelirken kullandıkları düşünülen güzergahlarda ve anayurtları olabilecek yerlerde, bugüne kadar hiçbir Hitit kalıntısı ya da eseri bulunamamıştır. Kısacası bu “göç”le ilgili hiçbir emareye rastlanmaz. Bu durumu yumuşatmak için göç teorisini savunanlar Hititlerin toplu bir halde aniden göç ettikleri varsayımı yerine çok uzun zaman dilimi içinde gruplar halinde Hatti Ülkesi’ne geldikleri varsayımını geliştirmişlerdir. Göç hipotezindeki zayıf halkalar ise ikinci bir hipotezi doğurmuştur.
-Onlar hiçbir yerden gelmemişti. Hititler, zaten Anadolu’nun yerli halkıydı. Tıpkı Hattiler ya da Luviler gibi onlar da uzun bir süredir Anadolu’da yaşıyorlardı. İşte bu nedenledir ki, diğer halklarla, toplumsal, dinsel, kültürel bir birliktelik yaratıp siyasi bir merkez olmayı başarabilmişlerdi.
Şu an elimizdeki arkeolojik ve tarihsel verilere göre, Hititlerin ortaya çıkışıyla ilgili karanlık noktalar, henüz kesin olarak aydınlatılamamıştır.
Kutsal Evlilik ve Bitik Vazosu
Bitik Vazosu’nda görülen baş sahne, kutsal evlenme tasvirinin dünya tarihindeki en eski örneğidir. Damat, yüzgörümü sırasında gelinin duvağını açıyor ve ona bir kadeh içki sunuyor. Vazodaki kutsal şölen büyük olasılıkla soylu bir çifte, sözgelimi bir prens ve prensese aittir. Ancak Hitit dininde kutsal evlenme özünde erkek Fırtına Tanrısı ile ana tanrıça arasındaki evliliği simgeler. E. Akurgal'a göre bu olay, Hititlerin erkek baş tanrısıyla, Hatti – Hurri ana tanrıçasının evliliğini simgelemektedir. Bu evlilikle birlikte Hatti – Hurri halkları Hitit egemenliği altına girmişler ve Hititlerden önce baş tanrı olan ana tanrıça evlenerek konumunu kocasına terketmiştir.
Hittitlerin yerel kült merkezlerinde çeşitli ayinler düzenledikleri pek çok tanrı ve tanrıçaları vardı.
Panteonda tam bin tanrının olduğu bizzat Hititler tarafından çeşitli vesilelerle belirtilmiştir. Ancak
şimdiye kadar çivi yazılı metin ciltlerinde altı yüzün üzerinde tanrı ismi ortaya çıkarılmıştır. Bunlar
Mezopotamya, Hatti, Hurri, Luwi ve Pala orijinli tanrı ve tanrıçalardır.
Yukarıda da görüldüğü üzere Kumarbi ve Ullikummi efsanelerinde Hurrili tanrılar, Kaybolan Tanrı
Efsanelerinde ise Hattice tanrılar yoğunluktadır. Hitit mitolojisinde geçen tanrı ve tanrıçaların listesini
şöylece sıralayabiliriz.
Alalu
Eski zamanlardan beri gökyüzünde kral olan bu tanrı, Mezopotamya kökenlidir ve gökyüzünde dokuz yıl
boyunca kral olarak kalmıştır.
Anu
Mezopotamya kökenli olup Teşup’un ve Taşmişu’nun babası ve tanrıların ikincisidir. Alalu gökyüzünde
kral iken Anu da bu tanrıya sâki olarak hizmet etmiştir. dunyadinleri.com Alalu’yu yendikten sonra onu yeraltına
göndermiştir. Tam dokuz yıl boyunca kalacağı gökyüzü tahtına oturmuştur.
Bu arada Kumarbi de kendisine sâki olarak hizmet etmiştir. Ancak Anu’nun Kumarbi’ye karşı savaş
açması üzerine Kumarbi, Anu’nun peşine düşmüş, Anu’nun erkeklik organını ısırmış ve onu yutmuştur.
Aranzah (Dicle Nehri)
Anu ve Kumarbi’nin çocuğu, Fırtına Tanrısı ve Taşmişu’nun erkek kardeşidir.
Aştapi
Hurrice Savaş Tanrısı’nın adıdır. Sumerce karşılığı ZABABA, Hattice karşılığı ise Wurunkatte (Ülkenin
Kralı)’dir.
EA
Eski tabletlerin muhafızı olan ve iki yüzlü olarak omuzlarından fışkıran sularla oluşmuş bir nehir ile
betimlenmiştir. Eski Hitit Dönemi belgelerinde geçmemesine rağmen MÖ 14. Yüzyıl siyasi
antlaşmalarında görülür. Bu tanrının veziri İzzummi (Uşmu) ve karısı ise Damkina’dır.
Mezopotamya’da bereketi temsil eden bu tanrı, Hurri mitlerinde Bilgeliğin Kralı olarak anılmış ve MÖ 1.
bin yıla kadar işlevini sürdürmüştür. Ayrıca Yazılıkaya açık hava panteonunda EA, sırasıyla Teşup,
Taşmişu, Kumarbi, İştar-Şauşga ve hizmetçileri Ninatta-Kulitta ile beraber listelenmiştir.dunyadinleri.com
EREŞ.KI.GAL
Fırtına Tanrısı’nın annesidir ve antlaşma metinlerinde sıkça görülen bu tanrıça mitolojide karanlık
toprağın açılması ile yeraltından Fırtına Tanrısı’nın geri getirilmesi konusunda önemli bir rol oynar.
Gökyüzünün Güneş Tanrısı
Akadçadan Hitit panteonuna geçmiş olan bu tanrı, adaletin temsilcisidir ve bazen bütün tanrıların kralıdır.
Hannahanna
Eski Hitit Dönemine tarihlendirilen Kaybolan Tanrı Efsanelerinde, kaybolan tanrıların aranmasını isteyen
ve Tüm Tanrıların Annesi ya da Büyükanne unvanına sahip tanrıçadır. Bu tanrıça Gulşa, MAH ve
NIN.TU ile de eşitlenmektedir.
Mitolojide Telipinu kaybolduktan sonra Fırtına Tanrısı bu tanrıçaya şikâyette bulunur. Bunun üzerine
Hannahanna, Fırtına Tanrısı’nı Telipinu’yu bulmaya gönderir ve onu bulamayınca bu kez Hannahanna
arıyı sevk eder. Ondan, onun el ve ayaklarını sokmasını, gözlerini ve ayaklarını balmumu ile
temizlemesini ister.
Hannahanna, Fırtına Tanrısı’na, Telipinu ile Deniz Tanrısı’nın kızı ile evlenmesi sırasında başlık
parası (kuşata) ödemesini salık verir. Aynı zamanda, bu tanrıça da diğer tanrılar gibi kaybolur. O
gittiğinde, insan ve hayvanlar yavrularıyla ilgilenememiş, sığır ve koyunlar gebe kalamamıştır.
Hepat
Fırtına Tanrısı’nın eşi, Tanrıların Kraliçesi olarak bilinen bu tanrıça, kutsal hayvanı arslan üzerinde
betimlenmiştir. Aynı zamanda bir boğa vücudu üzerinde insan başı ya da çift insan ayağı ile gösterilmiş
ve Teşup’un Boğası olarak tanımlanan Tanrı Şarruma’nın da annesidir.
Hapantaliia
Hatti kökenli bir tanrı olup Güneş Tanrısı’nın çobanıdır.
Hedammu
Tanrıları ve insanları yıldıran bir deniz canavarıdır.
İlluianka
Efsanede Fırtına Tanrısı, Kişkiluşşa şehrinde yılan İlluianka ile dövüşmüş ve ona yenilmiştir. Bunun
üzerine Fırtına Tanrısı tüm tanrıları yardıma çağırmış ve Tanrıça İnara’dan bir festival düzenlemesini
istemiştir. Festival düzenlenmiş, İlluianka ve çocukları festivalde tıka basa yemişlerdir. Ölümlü Hupaşiia
bir ip ile onları bağlamıştır. Fırtına Tanrısı da onları öldürmüştür.dunyadinleri.com
İmpaluri
Kumarbi’nin elçisidir.
İnara
Fırtına Tanrısı’nın kızı ve vahşi hayvanların tanrıçasıdır. Hatti kökenli bir tanrıça olup, Eski Hitit
mitlerinde görülür. Hititçe innaru- kelimesi ile sıkı bir ilişkisi olan bu tanrıça, LAMA ile eşitlenmiştir.
Kamruşepa
Büyü tanrıçasıdır. Bu tanrıçanın Hattice okunuşu Kattahziwuri’dir.
Kaşku
Ay Tanrısıdır.
Kuababa
Ana Tanrıça’dır. Hitit öncesi dönemde de baş tanrıçadır. Hurri panteonununda da görülen bu tanrıçanın
kült merkezi Kargamış’tır. Bu tanrıça Phryg ve Roma döneminde de Kybele olarak panteondaki yerini
almıştır.
Kumarbi
Hurililer tarafından Bilge Kral ve Tanrıların Babası olarak nitelendirilmiş ve tanrılar arasında üçüncüsü
sırada kabul görmüş bir Bitki Tanrısı’dır. Aynı zamanda Mezopotamya kökenli EN.LIL ve Dagan ile
eşitlenir. Kült merkezi Kuzey Mezopotamya’daki Urkiş şehri olan Kumarbi, elinde bir asa taşır.
Mitolojide Kumarbi kendisinin Tanrıların Babası olarak kalması için, Deniz Tanrısı’na, elçisi
İmpaluri tarafından haber gönderir. Deniz Tanrısı onun için bir ziyafet verir. Bu arada Kumarbi’nin
kayası Ullikummi doğar.dunyadinleri.com
Lama
Geyikle sembolize edilen ve Kırların Tanrısı olarak kabul görmüştür.
Mukişanu
Kumarbi’nin veziridir.
Ninatta ve Kulitta
Mitanni krallığında “Ülkenin ve Gökyüzünün Sahibesi” unvanı ile anılan Şauşga’nın hizmetçileridir.
Şauşga
Bir arslan üzerinde kanatlı bir kadın formunda betimlenmiş bu tanrıça, Teşup’un kız kardeşidir. Ninive
şehri ile ilgili olarak geçen bu tanrıça, Kenan mitindeki Baal’ın kız kardeşi Anat-Aştarte ile aynı
görevlere sahiptir. İlk defa III. Ur Sülalesi döneminde görülen bu tanrıça MÖ. 8.yüzyılın sonuna kadar
işlevini sürdürmüştür.
Takitiş
Tanrıça Hepat’ın hizmetçisidir.
Taşmişu
Fırtına Tanrısı’nın veziri ve erkek kardeşidir. Bu tanrının Hititçe okunuşu Savaş Tanrısı olan
Şuwaliiat’tır.
Telipinu
Kaybolan Tanrı Efsanelerinin baş aktörü olan tanrıdır. Fırtına Tanrısı’nın ilk çocuğu olan Telipinu, tohum
ekmek, tarlaları sürmek, sulamak, ürünü yetiştirmek ve hasat gibi eylemleri içine alan bir tarım tanrısıdır.
II. Murşili’nin veba dualarında: “Sen Telipinu ulu bir tanrısın. Senin ismin isimler arasında uludur ve
sen tanrılar arasında ulusun.” şekliyle övülür.
Mitolojide Telipinu hiddetlenerek bozkırda kaybolur ve beraberinde ülkedeki bolluk ve bereketi de
götürür. Bunun üzerine tanrıları, insanları ve hayvanları açlıkla tehdit eder. Hannahanna’nın arısı
Telipinu’yu bulur. Onun el ve ayaklarını sokar. Gözlerini ve ayaklarını balmumu ile silerek onu temizler.
Bu duruma daha da kızan Telipinu, nehirlere büyük bir hasar verir.dunyadinleri.com
Teşup
Mitolojide kaybolan Fırtına Tanrısı’dır. Bu tanrının Hattice okunuşu Taru olup eşinin adı Wurunkatte’dir.
Bu tanrı Luwice tarhunt- şeklinde yazılmıştır.
Öfke, hiddet ve küskünlük içinde karanlık toprağa giden Fırtına Tanrısı, Arinna şehrinin Güneş
Tanrısı, EREŞ.KI.GAL ve Wuruntemu’nun yardımı ile geri getirilir. Ayrıca Fırtına Tanrısı, oğlu
Telipinu’nun kaybolması ile umudunu yitirir ve Güneş Tanrısı’na şikâyette bulunur. Hannahanna’dan ise
onu bulmasını ister.
Aynı zamanda Teşup, mitolojide Kuzey Mezopotamya’da bulunan Kummiia şehrinin Kralı,
Gökyüzünün Kralı ve Hatti Ülkelerinin Beyi olarak da anılmaktadır. Tanrıların en büyüğü olan bu tanrının
eşi Hepat’tır. Onun oğlu Şarruma ve Nerik şehrinin Fırtına Tanrısı’dır. İki dağ tanrısı üzerinde sakallı bir
kişi tarafından temsil edilen Fırtına Tanrısı elinde bir asa tutar. Aynı zamanda bu tanrı hem savaşı ve hem
de zaferi simgeler. Onun kutsal boğalarından birinin adı Şeri ve diğeri Hurri (ya da Tella)’dir.
Ullikummi
Kumarbi’nin oğludur.
Upelluri
Grek dünyasında Atlas’a benzeyen ve Hurri kökenli dev tanrı olup yeraltında oturmakta ve omuzları
üzerinde de yeryüzü ile gökyüzünü taşımaktadır.