Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

1

Monday, 28.10.2013, 19:53

Hayata/yaşama Dair

Hayata ve yaşama dair olumlu öneri, başarı öyküleri, çeşitli bakış açıları ve kişinin kendini geliştireceği çeşitli makale ve yazımları burada paylaşabiliriz arkadaşlar :thumbup:



Bir yüzücünün hayat dersi


4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu'na dalarak, Catalina adasından, 21 mil batısında kalan Kaliforniya'ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi'ni her iki yönde gecen ilk kadındı.
O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpekbalıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştıklarını ve devam etmesini söyledilerse de o, kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı :


“Karayı görebilseydim, başarabilirdim!"
Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk, ne de soğuktu... Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti. Bu hayatın bir gerçeğiydi:


Bir şeyi başarabilmek için, ortada gözle görülür bir hedef olmalıydı!

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

2

Monday, 28.10.2013, 19:57

Huzurlu olmanın faydası



Sen huzurlu olduğunda, insanlar sana yaklaşır;
Huzursuz olduğunda uzaklaşır…
Bu o kadar fiziksel bir olaydır ki; kolaylıkla gözlemleyebilirsin.
Ne zaman huzurlu olsan, herkesin sana yakın olmak istediğini hissedeceksin;
Çünkü huzur, etrafında bir titreşim yaratır.
Etrafında huzur halkaları hareket edecek ve her kim yaklaşırsa, bir ağacın gölgesine
girip, rahatlamak ister gibi, sana daha yakın olmayı arzu edecek.
Unutma; başkalarına ancak sahip olduğun şeyi verebilirsin.
Sen mutluysan, sadece orada bulunman bile, diğer insanların mutluluğunu tetikleyecek.
Senin müziğin, senin dansın mutluluk dalgaları yaratacak, neşen sana yaklaşan
herkese bulaşacak.


~Osho~

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

3

Monday, 28.10.2013, 19:58


SABRET
Işıklar sönmüşse eğer, ay ışığını seyret..
Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret..
Yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma sakın,
kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset..
Işıklar sönmüşse ve karanlıkda kaldınsa eğer,
ona da aldırma, ay ışığını seyret..

SABRET...
Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun..
Sabret ki her şey gönlünce olsun...
Dertten kavrulsa da ciğerin, kurumuş bir dala dönsen de sabret!..
sabret ki kim bilir belki de huzurda yeşereceksin..
Sabret ki o zor günde meleklerin dualarına dahil edilesin..
Sabret ki Hakkın Rahmetine kavuşacağın an,
sevgi seliyle, Yar in nazarıyla, Rasulün şefaatiyle karşılanasın..
Bu yalan dünyanın dikenleri batsa da canına aldırma sabret,
katlan ki ebedii mekanın gül bahçeleriyle dolsun..
hangi dertten yakınıyorsan yine de sabret,
sabret ki O En büyük Merhamet sahibi ellerinden tutsun...

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

4

Monday, 28.10.2013, 20:00



Dostluk: hiç haber almasan da, hiç görmesen de,
senden uzakta ne yaptığını bilmesen de,
adını duyduğunda içine sevginin hücum ettiğini fark edip
“bu insanı seviyorum” dediğin andır..

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

5

Monday, 28.10.2013, 20:04



Kişi gelişimi için bir kaç önemli söz


• Önemli ve zor işleri bitirebilen bir kişi olarak ün sal
• Dostlukları, sağlığı ve iyi bir evliliği asla olağan varsayma
• Mecbur olduğun için değil, kendin istediğin için işini iyi yap. böylelikle patronun değil, sen dizginleri elinde tutarsın
• Unutma, bir yere varmanın en kısa yolu yanındaki yolculuk arkadaşının iyi olmasıdır8
• Alıngan ve kırılgan olma. övgü gibi eleştiriyi de zerafetle kabul et
• Günün sonunda sırtüstü düşmüş değil, dik ve ileriye dönük ol
• Bazı şeyler ancak insanın evinin mahremiyetinde yapılmalıdır
• Bilgini paylaş. ölümsüzlüğe erişmenin yollarından biridir
• Dünyamıza nazik davran
• Kişiliği şüphe uyandıran birinin yönettiği bir şirkette çalışma
• Zaman ve enerjini eleştirmeye değil yaratmaya sarfet
• Başkaları sana nasıl davranırlarsa davransınlar sen nazik ve adil ol. senin tavrını başkalarının belirlemesine izin verme
• Çocukların, onlara eşini ne kadar sevdiğini ve ona ne kadar değer verdiğini söyle..
• Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de öyle davran
• Öyle bir hayatın olsun ki, çocukların hakkaniyet, ihtimam ve dürüstlüğü düşündüklerinde akıllarına sen gelesin
• Bardakta bir papatya bile olsa, gözünün önünde daima güzel şeyler bulunsun
• İnsanlar neleri savunduğunu da, nelere katlanamayacağını da bilsin
• Eski hatalarına hayıflanmakla zaman kaybetme. onlardan ders al ve arkana bakma
• Sorunları, büyümek ve kendini aşmak için bir fırsat bil
• Büyük düşün ama küçük zevklerin de tadına var


H.jackson Brown ~Hayata dair Kitabından alıntıdır

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

6

Monday, 28.10.2013, 20:06

Çocuğumu Yeniden Yetiştirmem Mümkün Olsaydı



• Ona işaret parmağımı kaldırıp yasaklar koymak yerine,parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim.
• Hatalarını daha az düzeltir,onunla daha çok yakinlik kurmaya çalışırdım.
• Onu sadece gözlerimle izler,saat kısıtlamaları koymazdım.
• Daha bilgili olmaya çalışır,daha çok şefkat gösterirdim.
• Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar,uçurtmalar uçururdum.
• Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine,onunla oyun oynardım.
• Onunla kırlarda koşar,yıldızları seyrederim.
• Onunla daha az çekişir,ona daha çok sarılırdım.
• Önce benlik saygısı kazanmasını sağlar,sonra bir ev almaya çalışırdım.
• Ona her zaman kati davranmaz,onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim.
• Güç konusunda daha az ders verir,sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim.

~Diane Loomans~

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

7

Monday, 28.10.2013, 20:09

MEDİTASYON YAPMANIN FAYDALARI



Günlük yaşantının stresinden kaçmak ve kendisini psikolojik olarak daha iyi hissetmek isteyenlerin uğrak yeri meditasyon merkezleri oldu artık. Peki, meditasyon yapmak bize ne fayda sağlıyor?
Kişiden kişiye göre faydalarının değişkenlik gösterdiği meditasyonun genel olarak faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz:

• Düzenli olarak meditasyon yapan insanlar stresten korunurlar. Daha sakin ve daha huzurlu olurlar.
• Meditasyon ruhsal gücü artırır.
• Yeteneklerimizi daha verimli kullanmanızı sağlar.
• Düzenli meditasyon kişinin farkındalığını artırır, kafasındaki sorulara zorlanmadan cevap bulmasını sağlar.
• Düzenli meditasyon yüksek benlikle bağlantı kurulmasını sağlar.
• Meditasyon ile kendi iç dünyasıyla bağlantı kuran insan kendini tanır ve sorunlarının kaynağını kendi iç dünyasında bularak çözümler.
• Meditasyon çok dinlendirici bir disiplindir. 20 dakika tam alfa pozisyonunda kalmanın 4 saatlik uykuya eş değerde dinlenme sağlandığı bilinmektedir.
• Meditasyon kişinin hayat amacını, yolunu ve karşısına çıkan sorunların anlamlarını keşfetmesini sağlar.
• Meditasyon kin, nefret, öfke gibi zararlı duygulardan kurtulmaya yardım eder.
• Meditasyon birçok amaç için yapılabilir. Etkili imgelemelerle yapılan meditasyonlar kişinin maddi dünyada da amaçlarına daha rahat ulaşmasını sağlar.
• Meditasyonun birçok faydası vardır, bunların hepsini sıralamak zordur ancak yaşamımızda genel olarak bir uyum ve denge getirmesi belki de ene önemli faydalarından biridir.

  • "bulent-06" bir erkek

Mesajlar: 4,674

Kayıt tarihi: Jun 15th 2013

Konum: polatlı

  • Özel mesaj gönder

8

Monday, 28.10.2013, 20:47

Ömür Ezanla Namaz Arasıdır.
Bir dede ile torunu arasında geçen,
ömrün ne kadar kısa olduğunu güzel bir dille
bizlere hatırlatan sıcacık bir hikaye.
Torunu, dedesine merakla soruyor:
‘Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?
’Dede tatlı bir gülücükle:
Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum.’ deyince torun:
‘Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?’ der.
Dede: ‘Evet yavrum. ömür, namazsız ezanla,
Ezansız namaz arası kadardır.’ diye cevap verir.
Torun yeniden sorar:
‘Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden
ne kastettiğini anlamadım dedeciğim.
Bu ne demek açıklar mısın?
‘ Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa:
’Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu.
O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi?
Işte o ezanın namazı kılındı mı?
Kılınmadı.
O ezan ‘namazsız ezan’dı.
İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur.
O da ‘Ezansız namaz’dır.
Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına.
Bak ey insan!
Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir.
Boşa vakit harcama!
İkazını yapıyordu o ezan.
İşte yavrum :
ÖMÜR, EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR.
Sakın boşa geçirme.
Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma!
alinti…

  • "bulent-06" bir erkek

Mesajlar: 4,674

Kayıt tarihi: Jun 15th 2013

Konum: polatlı

  • Özel mesaj gönder

9

Monday, 28.10.2013, 20:58

HER UMUT GERÇEKLEŞECEK BİR DÜŞ BULUR..

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de

güçlükle...

Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:

- "Küçüüük!" diye seslendi." Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir hârika!"

Çocuk, ona dönerek:

- "Gerçekten çok güzeller!" diye tebessüm etti, "Ama benim bir bacağım doğuştan eksik".

- "Bence önemli değil!" diye atıldı adam. "Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı."

Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:

- "Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi."

Çocuğun kafası iyice karışmıştı.Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

- "Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?"

- "Çok basit!" dedi, adam. "Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hâttâ sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler..."

Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işâret ederek:

- "Baktığın ayakkabı, sana yakışır!" dedi. "Denemek ister misin?"

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

- "Üzerinde 30 lira yazıyor" dedi,

"Almam mümkün değil ki!"

- "İndirim sezonunu senin için biraz öne alırım!" dedi adam, "Bu durumda 20 liraya düşer. Zâten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder."

Çocuk biraz düşünüp:

- "Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!" dedi, "Onu kim alacak ki?"

- "Amma yaptın ha!" diye güldü adam. "Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım."

Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:

- "Üstelik de öğrencisin değil mi?" diye sordu.

- "İkiye gidiyorum!" diye atıldı çocuk, "Üçe geçtim sayılır."

- "Tamam işte!" dedi adam. "5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zâten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!"

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek

- "Benim satış işlemim bitti!" dedi, "Sen de bana, bunu satsan memnun olurum."

- "Şaka mı yapıyorsunuz?" diye kekeledi çocuk, "Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?"

- "Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş..." dedi adam, "Antika eşyalardan haberin yok her hâlde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder."

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rûyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rûya.

Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

- "Bana göre 20 lira yeterli." dedi. "İndirim mevsimini başlattınız ya!"

Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.

Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

- "Babam haklıymış!" dedi. "Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok!

demişti."

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

10

Tuesday, 29.10.2013, 14:24



• Bir şey satın alırken babadan kalma yöntemi kullan: önce tasarruf et, sonra peşin ödeyerek al
• Önemli şeylerin hepsinin, birilerinin risk alabilmesinden ortaya çıktığını unutma
• Seninle iş yapanlarla iş yap
• Nasıl bir şey olabileceğini anlamak için, önündeki 24 saat içinde hiç kimseyi ve hiçbir şeyi eleştirme.
• Çocuklarını onların yanında öv
• Çocuklarını özgüvene sahip olacak biçimde yetiştir. Başarılarını garantilemek için yapabileceğin en iyi şey budur
• Hal ve hareketlerine kendin karar ver, başkalarının seni yönetmesine izin verme
• Ayrıntılara dikkat et
• Yanlız başlamasını bil
• Sadık ol
• Mutluluğun mala mülke, iktidara ya da prestije değil, sevgi ve saygıya dayalı insan ilişkilerine bağlı olduğunu bil
• Sevdiğin birine, eksik yanlarını ima edecek bir armağanı asla verme
• Ciddi bir sağlık sorunuyla yüz yüze kaldığında, en azından üç ayrı görüş al
• Açık esnek ve mantıklı ol
• Kim eksik olursa olsun, toplantıları zamanında başlat
• Dikkatini, işini daha büyütmeye değil, daha iyi yapmaya ver
• Güne sevdiğin müzikle başla
• Adliyeye giderek bir duruşma izle
• Doktorlar ve hemşireler seni ürkütmesin. hastanede yatsan bile bedenin hala senindir
• Arada sırada, güzel manzaralı ara yolları kullan
• Mülkün sana sahip olmasın
• Çevreyi kirletenlere savaş aç
• Karı koca tartışmasında, hata kimde olursa olsun özür dile. “özür dilerim, seni üzdüm, beni bağışla” de. bunlar iyileştirici sihirli sözlerdir
• Ne başarılarınla gösteriş yap, ne de onlardan utan
• Kötü bir hizmet, gıda ya da ürünle karşı karşıya kaldığında durumu görevliye bildir. iyi bir yönetici şikayetini değerlendirecektir
• Başkalarının başarılarını coşkuyla karşıla
• Bugünün işini yarına bırakma


Alıntı: H.jackson Brown--Hayata dair Kitabından

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

11

Tuesday, 29.10.2013, 14:27

Bir başarı öyküsü



Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak
atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin
genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle
çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.
Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak
istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası..
Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine
sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir
kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı.
Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.
Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.
Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000
metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.
Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev,
tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı.
Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir
"0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.
"Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk..
"Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal"
dedi, hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun.
Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.
Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da
alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:
"Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden
yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm."
Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
"Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin.
Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!."
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir
değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..
"Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi..
"Ben de hayallerimi..".....

O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki
1000 metrekarelik evinde oturuyor.
Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde
çerçevelenmiş olarak asılı.
Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen,
geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.
Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi,
"Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken,
hayal hırsızıydım. O yıllarda
öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.
Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

12

Tuesday, 29.10.2013, 14:31

Hayatta Yeter ki İste.



Japonya'da bir çocuk 10 yaşlarindayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş.

Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş.
Sol kolunu kaybetmekle birlikte, bu hayali de yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdiğini gören babası, Japonya'nin ünlü bir Judo ustasına gidip yapılacak bir şeyin olup olmadığını sormuş..
Hoca: Getir çocuğu..bir bakalım, demiş.
Ertesi gün baba-oğul varmışlar hocanın yanına.. Hoca çocuğu süzmüs ve: Tamam demiş.. Yarın eşyalarını getir, çalışmalara başlıyoruz.
Ertesi gün çocuk geldiğinde hocası ona bir hareket göstermiş ve 'bu hareketi çalış' demiş.
Çocuk bir hafta aynı hareketi çalışmış.. Sonra hocasının yanına
gitmiş. Bu hareketi öğrendim başka hareket göstermeyecek misiniz? ' diye sormuş.
Hocanın cevabı: - Çalışmaya devam et olmuş...
2 ay,3 ay,6 ay derken çocuk okuldaki bir yılını doldurmuş.. Çocuk bu bir yıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış.
Hocanın yanına tekrar gitmiş: Hocam bir yıldır aynı hareketi yapıyorum bana başka hareket göstermeyecek misiniz?
- Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz..

2 yıl,3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10. yılını doldurmuş.
Bir gün hocası yanına gelip....'Hazır ol! ' demiş.. 'Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın! '..
Delikanlı şok olmuş.. Hem sol kolu yok hem de judo da bildiği tek hareket var.

Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş; ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.

Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkmış. Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmis. Derken.. ikinci,üçüncü maç....çeyrek, yarı final ve final...

Finalde Delikanlının karşısına ülkenin son on yılın yenilmeyen şampiyonu çıkmış.....

Tam bir üstat, delikanlı dayanamayıp hocasının yanına koşmuş.. 'Hocam hasbelkader buraya kadar geldik ama rakibime bir bakın hele.. Bende ise bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var.. Bu kadar bana yeter.. Bari çıkıp ta rezil olmayayım izin verin turnuvadan çekileyim..'
- Olmaz demiş hocası. Kendine güven, çık dövüş. Yenilirsen de namusunla yenil.

Çaresiz çıkmış müsabakaya. Maç baslamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış ve tak.! Yenmiş rakibini şampiyon olmuş. Kupayı aldıktan sonra hocasının yanına koşmuş:
-Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var.
Nasıl oldu da ben kazandım?
-Bak oğlum 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki, artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok.
Bu bir,
İkincisi de o hareketin tek bir karşı hareketi vardir. Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir.!

Bunu anlatan kişi bir de şunu ekledi:

' İnsanlarin eksiklikleri bazen, aynı zamanda en güçlü tarafları olabilir: Ama yeter ki bu eksiklik kafalarında olmasın..! ! '

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

13

Tuesday, 29.10.2013, 14:36

Fakir Ama Kararlıydılar!..



Stephen Hawking

Harap bir bedenden fışkıran büyük deha
1942 yılında İngiltere´´de doğan Hawking okul dönemlerinde hareketli ve sağlıklı bir öğrenciydi. Oxford Üniversitesi´´nin Fizik bölümünü birincilikle bitirdi.

Hayatının kabus dolu günleri, ALS Motor Nöron hastalığına yakalanmasıyla başladı. Omurilik ve beynindeki şuurlu kas hareketlerini düzenleyen sinir hücreleri dağılmıştı. Konuşma bozukluğu ve yutma güçlüğü çekiyordu.

Derken elleri de tutmaz oldu. Genç yaştaki Hawking´´in vücudu, beyni dışında resmen çökmüştü. Hatta doktorlar ancak iki yıl ömrü kaldığını düşünüyorlardı. Morali, ruh hali bir yıkım içinde olan Hawking sürekli klasik müzik dinleyip bilim kurgu romanları okumaya başladı. Ancak ailesinin ve hocası Scima´´nın yoğun ilgisi ve sevgisiyle hayata tekrar bağlanarak doktorları yanılttı. Ama artık ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum konuşamayan biri haline gelmişti. İleteşimini ancak bilgisayar yardımı ile sağlayabiliyordu.

Sağlık durumunun bu kadar bozuk olmasına rağmen aşık oldu ve evlendi. Eşinin yardımıyla yüksek lisansını, ardından doktorasını yaptı ve profesör oldu. 1978 yılında teorik fizikteki en büyük ödül olan Albert Einstein ödülünü aldı. 1982 yılına gelindiğinde artık dünyanın dört bir tarafından ödüller yağmaya başlamıştı. Kraliçe tarafından verilen Britanya İmparatorluğu Kumandanı nişanı bunlardan biriydi. Küresel ısınmayı ilk ortaya atan Stephen Hawking oldu. Buna benzer teorilerin ve verilerin sahibi olan Hawking acı çekerek zirveye çıkanlara en büyük örneklerden...


Konfüçyüs


Dünyanın en bilinen filozofu bir bekçiydi M.Ö 550 yılında Çin´´de doğdu. Asıl adı "Üstad filozof" anlamına gelen Kung Fu olmasına rağmen, Avrupalılar ona Konfüçyüs demeyi tercih ettiler. Çocukluğu ve gençliği yoksulluk içinde geçti, beş yaşındayken babasını kaybetmişti.

Çok zor şartlar altında hayatta kalmaya çalışan ama kimseden karşılıksız yardım kabul etmeyen onurlu bir gençti. Bütün imkansızlıklara rağmen 19 yaşında evlenip iki çocuk sahibi olan Konfüçyüs, kendisini ilime adamıştı ama hâlâ çalışmak zorundaydı. Depo bekçiliği yaptığı yılları saraylarda öğreticiliğe terfi ettiği günler izledi. 25 yaşına geldiğinde artık birçok öğrenci yetiştirmiş saygın bir bilim adamıydı. Konfüçyüs aralarında devlet adamlarının da bulunduğu 3000´´den fazla öğrenci yetiştirmişti. İnsanlığa bilgi, ahlak, fazilet ve Tanrı´´ya saygı konularında verdiği mesajlar binlerce yıl sonra hâlâ geçerliliğini koruyor: "Sana bilmenin ne olduğunu söyleyeyim mi? Bildiğin zaman bildiğini, bilmediğinde de bilmediğini söyle- mek... Bilgi budur."

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

14

Tuesday, 29.10.2013, 19:01

Bundan Sonra Da Sana Büyük Derlerse,
Büyük Olmak İçin Kimseye İltifat Etmeyeceksin.
Hiç Kimseyi Aldatmayacaksın.
Ülke İçin Gerçek Amaç Ne İse
Onu Görecek,
O Hedefe Yürüyeceksin.
Herkes Senin Aleyhinde Bulunacaktır, Herkes Seni Yolundan Çevirmeye Çalışacaktır.
Fakat Sen Buna Karşı Direneceksin. Önüne Sonsuz Engeller De Yığılacaktır.
Kendini Büyük Değil
Küçük, Zayıf Ve Araçsız,
Hiç Sayarak,
Kimseden Yardım Gelmeyeceğine İnanarak
Bu Engelleri Aşacaksın.
Bundan Sonra Da Sana Büyük Derlerse,
Bunu Söyleyenlere Güleceksin.

~Mustafa Kemal Atatürk~


15

Wednesday, 30.10.2013, 11:27



HAYAT ;

Kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir.
Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir.
Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir.
Dostluklarınızdır.
Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.
Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.
İçinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır.
Ama en önemlisi, yalnız başına asla gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi yapmak, hayatinizi, başka insanların kalbine dokundurabilmektir.
Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz.
Ve hayat bu seçimlerdir zaten.
Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır.
Ve insanlar böyle büyürler... Unutmayın;

YAŞAMA KENDİMİZDEN NE KATARSAK, YAŞAMDAN DA ONU ALIRIZ.

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

16

Thursday, 31.10.2013, 00:02




Neşeli olabilmek hayatınızda kendinize ve başkalarına yapabileceğiniz iyiliklerin en büyüğüdür. Böyle bir ruh hali, yapacağınız her atılımda, mesleğinizde de sizi başarıya götürecektir. İşler, siz aramadan, kendiliğinden size gelecektir, dostlarınız sizi arayacaktır, toplum bütün kapılarını size açacaktır. Çünkü neşeli bir mizaçta çekim gücü vardır. O hayatın iyi şeylerini çeken bir mıknatıstır.

~Orison Swett Marden~

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

17

Thursday, 31.10.2013, 23:04

"Zamanım yok" ne demek yahu ?
Gün bana 24 sana 15 saat mi ? Niyetim yok desene sen şuna.
Bahane üretmeyi bırakın, sevdiklerinize vakit ayırın.
"Eğer bir şeyi gerçekten yapmak istiyorsan bir yolunu bulursun.
İstemiyorsan bir mazeret bulursun."

~Jim Rohn~



18

Thursday, 31.10.2013, 23:15

Bir çocuk hayatının ilk beş on yılını nerede geçirdiyse, o yerin gönlünden ve beyninden sökülüp atılması mümkün değildir. Dünyanın en çirkin, en ilkel köşesi bile olsa büyüdüğü yer hep sevgiyle hatırlanacaktır, ömrünün sonuna kadar....

-Ayşe Kulin-(Hayat)

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

19

Thursday, 31.10.2013, 23:38

Bir çocuk hayatının ilk beş on yılını nerede geçirdiyse, o yerin gönlünden ve beyninden sökülüp atılması mümkün değildir. Dünyanın en çirkin, en ilkel köşesi bile olsa büyüdüğü yer hep sevgiyle hatırlanacaktır, ömrünün sonuna kadar....

-Ayşe Kulin-(Hayat)


:thumbup:

atilla_ky

Moderatör

  • "atilla_ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "atilla_ky"

Mesajlar: 22,908

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

20

Friday, 1.11.2013, 14:45

Her şeyin olabilir...Evlerin, arabaların.. Bilgisayar vs... her türlü teknolojik imkanın, renk renk elbiselerin, pahalı parfüm ya da kremlerin ve pahalı alışkanlıkların...

Ve sen !..Her şey olabilirsin...

Güzel ya da çirkin..Uzun ya da kısa olabilirsin..Boylu poslu.. Gösterişli ya da gösterişsiz..Tombul yada zayıf..Genç ya da yaşlı..

Kadın ya da erkek olabilirsin…Anne, baba olabilirsin.Kardeş, ağabey, dost, arkadaş…

Huzurlu ve huzursuz..Güler yüzlü ya da somurtuk..Sakin ya da hareketli..Sabırlı, dayanıklı, heyecanlı, atak ve coşkulu olabilirsin.

Hatta her an içinde bulunduğun duruma göre bir şey de olabilirsin.

Sonra iş sahibi olabilirsin ya da işsiz..Üniversite yada lise yada ilköğretim mezunu olabilirsin.

Bir meslek sahibi olabilirsin.Öğretmen, memur, işçi, doktor, mimar ya da avukat...Hatta mesleğinde üst seviyelere çıkabilir ve unvanların olabilir…Bütün bu özelliklerin çevrende pek bir takdir görebilir, övgüler alabilirsin..

Tüm bunlar iyidir hoştur, güzeldir...

Büyüklerin dediği gibi adam bile olabilirsin.

Ama asıl mesele insan olmaktır..İnsan olmak başka bir şeydir…

Onun ne okunacak bir kitabı ne de ezberlenecek bir formülü vardır. İnsan olmak yukarıda saydıklarım ile saymadıklarımın tamamını kapsar..

Eğer;

İnsanları toplumsal alt kimliklerine göre ayırmadan, cinsiyetlerine göre kayırmadan, zengin, fakir yada meslek ya da unvanlarına göre değil önce insan olduğu için sevip sayıyorsan..

Ve çevrendekilere sahip olduklarına göre değil, (seninle paylaşmamış olsa bile çevresindekilerle..) paylaştıklarına göre önem, değer ve anlam verebiliyorsan.

Verdiğin sözü tutuyor ve özün ile sözün birbirini tamamlıyorsa, iyi niyetli, samimi, merhametli, dürüst ve alçak gönüllü isen insan olmaya başladın demektir.

Pek havalı sıfatların olabilir ama en havalısı insan olmaktır. Kadın ya da erkek olmaktan, toplumsal sıfatlarından çok daha anlamlıdır. Ve tüm bunların yanına bir de erdem kattın mı insan oldun demektir.

Ve insan olduğunda sen artık insanların yüzlerine değil ruhlarına bakmaya başlarsın..!

Alıntı