CAHİLİYE DEVRİNDE ARAP YARIMADASINDA DİNİ HAYAT
*İslam Tarihçileri genellikle İslam Öncesi Mekke dönemine “Cahiliye Dönemi” adın vermektedirler.Cahiliye’nin ıstılah mânâsı; İslâm öncesi dönemde Mekke Şehir devletindeki dinî, sosyal ve siyasî hareketler arasında, İslam dinine aykırı düşen eylemlerdir. Dinde sapıklıktır,bilgisizlik değildir.
*Nitekim, başta Mekke olmak üzere bölgede kültürel manada, söz konusu dönemde zirvede olan şairler, edipler hatta uzak yerlere seyahat eden birikimli tüccarlar vardı. Yedi Askı (el-Mu’allakatu’s-Seb’a) denen ve bugüne değin edebî ve sanat değerlerinden hiçbir şey kaybetmeyen mükemmel şiirler, Arap edebiyatı hatta dünya edebiyat tarihinin birer şaheseridirler. O halde cahiliye, bizim anlayageldiğimiz gibi, “bilgisizlik” demek değildir
*Cahiliye’nin ne olduğu, Kur’an’da ve Peygamber efendimiz’in (s.a.v) hadislerinde de, kısa bir tarifle ifade edersek: “İslam’ın zıddı” olan her türlü inanç, anlayış, yaklaşım ve Cahiliyenin en belirgin özelliği şirk yani Allah’ın yanında başka güçler ve ilahlar tanımaktır.davranışlar manzumesi olarak anlatılmaktadır.
MEKKE DEVLETİNİN DİNİ YAPISI
*Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’den sonra, zaman zaman savaşlara sahne olan Mekke şehri, Hz. Muhammed’in (s.a.s) doğumuna gelinceye kadar çok el değiştirmiş; dînî ve sosyal yapısında, oraya hakim olan güçlerin arzuları doğrultusunda bir çok değişikliğe uğramıştır.
*Hz. Adem’le (a.s) beraber, İslâm dini de yeryüzüne gelmiş ve Allah’ın emriyle bina edilen Kâbe’de O’na kulluk edilmeye başlanmıştır. Adem’den (a.s) sonra dini unutan insanlığa Allah, lütfunden yeni peygamberler göndermiştir. Fakat zalim ve cahil olan insan tekrar Allah’ı unutmuş O’na şirk koşmaya başlamış ve dini alt-üst edecek kadar farklı bir inançla cahiliye bataklığına saplanmıştı.
*Put deyince, sadece taşlardan yontulmuş ya da bronzdan dökülmüş heykelleri anlamamak gerekir.İnsanlara zorla kabul ettirilmeye calısılan menfaat ve makam aracıdır.
*Her put ve heykel bir grub insanın düsündükleri simgelerdir.Aslında Hz. İbrahim, bu heykellerin şahsında, onların kurdukları sistemle mücadele etmek istiyordu. Çünkü onlar mutlu bir azınlık için, insanları ezen sistemlerini, resmi dinleri olan puta tapıcılıkla özdeşleştirmişlerdi
Putperestliğin Başlaması
*Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından yeniden inşa edilen Kâbe’ye sahip bulunmalarına rağmen Mekkeliler, İbrahim ve İsmail’den sonra zamanla puta tapar olmuşlar
putların en meşhurları ;
Hubel, Uzza, Lat, Menat gibilerdir
*Mekkeli’ler, Allah’ın varlığını kabul etmekle berlikte, taptıkları bu put heykellerinin bir kısmını Kâbe’ye, diğerlerini de başka yerlere yerleştirmiş ve bunlara tapınır olmuşlardı.
*Bu şekilde tek ilah inancı olan tevhitten paganizme/şirke yönelmelerinin sebepleri ne olabilirdi.Alah’ın güç ve kudreti yanında başka varlıkların güç ve kudretinin var olduğunu zannederek Allah’ın rububiyet ve uluhiyetine ortak koşmak anlamında kullanılmaktadır
*Allah’a ibadet eder gibi, bu akletmeyen, duymayan ve hiç bir şeye gücü yetmeyen bir takım varlıklar olan putlar için ayin düzenleme, onlara ilah ve Rabb sıfatını verme, Allah ile bir tutma inancı şirk inancının ta kendisidir
*İslam öncesi cahiliye dönemiminin bu gibi mabudları değişik isim ve şekillerde tezahür etmişti.
Bunlar Sanem, Vesen, temasil/timsal ve Nusup şeklinde bilinen put şekilleriydi.
Sanemler genellikle heykel diye bildiğimiz insan biçiminde yontulmuş maden veya ağaçtan imal edilmiş kendi elleriyle yapıp tapındıkları tanrılardı. Hübel heykeli böyle bir sanem idi.
Vesen ise taştan insan suretinde yapılmış olanlarına verilen isimdi.
Nusup (çoğulu Ensâb) da belli bir şekli olmayan bir taş veya kaya parçası olup herhangi bir yerde bulunabilen veya bir yere dikilen bir taş parçası idi.
Hübel
*Kaynaklardaki bilgilere bakıldığında Kâbe’nin içinde ve dışında tam 360 tane put heykeli bulunuyordu. Bunların en büyüğü Hübel adındaki sanem/puttu
*Cahiliyye döneminde Kâbe'nin içinde ve çevresinde bulunan putların en büyüğü olan Hübel kırmızı akikten yapılma insan şeklinde tasvir edilmiş, sağ kolu kırık olarak Kureyş'e intikal eden bu puta daha sonra altın bir kol takılmıştır.
*Kaynaklardaki bir bilgiye göre Arap yarımadasına putları ilk defa soktuğu söylenen Amr İbn Luhay M. Ö. III. yüzyılın ilk yarısında onu el-Cezîre'deki Hit şehrinden getirerek Kâbe'nin içinde Hz. İbrahim tarafından kazılan kuyunun üzerine dikmiştir.
*Hübel'in boynuna asılı bir torba içinde üzerinde “evet” ve “hayır” ibarelerinin yanı sıra “engel”, “sizden”, ''başkasından”, “bitişik”, “iyilik ve kötülük eşit”, “diyet veriniz”, “nesebi sahih” ve “nesebi şüpheli” gibi ibarelerin yazıldığı oklar bulunurdu. Buna fal okları torbası adı verilmekteydi.
Lat
*Cahiliye devri müşrik Arapların tapındıkları tanrılardan biri de Lât adı verilen puttur. Lât "kırıp ezmek, karıştırmak, yoğurmak" anlamındaki “lette” sülasi kökünden gelmektedir.
*Taif’te bulunan Lât mabedinin sadece altında hediyelerin muhafaza edildiği dört köşe beyaz bir kaya parçası şeklinde olduğu kaydedilir
*Lat’ın da Kâbe taklid edilerek üzerinde bir örtü olan görevlileri ve bekçileri bulunan ve "beytü'r-rabbe" denilen bir binası vardı. Sadece Taifliler değil bütün Hicaz Arapları buna tapardı.
Uzza
Kureyşlilerin en saygın putlarından birisi de Uzza putu idi. Uzza’ya gösterdikleri saygıyı hiçbir puta göstermemişlerdi. Onu ziyaret eder, ona hediye ve kurban keserlerdi.. Batnu’n-nahle'de bulunan Uzza putu daha çok Gatafanlıların özel olarak tapındıkları bir put olmakla birlikte Kureyş ve Kinane kabilelerinin de çok önem verdikleri put idi. Bu putun bakıcıları, Süleymoğullarından olup Kureyş’in önemli kolu Haşimoğullarıyla müttefik idiler.
Menat
*Allah'ın kızları olarak kabul ettikleri putlardan birisi de Menât putudur. Menât putu, Hz. Nuh sonrasında tevhid inancından uzaklaşan Sami kavimlerin bir kısmının putperestliğe sürüklenmesiyle ortaya çıkan bu ilkel inancın en eski ilâhlarından biri kabul edilir. Asur krallarında Sargon dönemi öncesinden beri rastlanmaktadır. İsmin telaffuzu Menât, Meni veya Manawatu gibi değişik şekillerde kullanılmıştır.
*Kuzey Arapları tarafından tapınılan eski bir put, Hübel’in ise Mekke’ye getirilen ilk put olduğu kabul edilebilir.Menât’in bir kayadan ibaret olduğu, kesilen kurbanların kanları orada akıtıldığı için bu adın verildiği nakledilmektedir. Menât’ın önündeki sofada kurban kesilmesi onun yağmur yağdırmasının istendiği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Menat rüzgârı estiren, bulutları getiren ve yağmur yağdıran bir ilâh olarak kabul edilir.
*Bu putların dışında ikinci derecede ilah kabul ettikleri ama bunların da adlarını hep andıkları eski Arapların da hep tanrı olarak kabul ettikleri ilahlar vardı. Bunlar özellikle Yemenli kabilelerin tapındığı ve isimlendirilmeleri ta hz Nuh (a.s) devrinden beri bilinen Yağus, Yauk, Nesr, Vedd (Vudd) ve Suva’ putlarıydı.
İsaf ve Naile
*Bu ikisi Kureyş kabilesinin putları idi. Bu iki isim Cürhümilerden bir erkekle bir kadının isimleri olup Kâbe’nin içinde zina ettikleri için Allah onları meshederek taşa çevirmişti. İnsan suretindeki bu iki put zamanla Kureyş tarafından tapınan ilahlara dönüştürülmüştü
*Bazı kabilelerin ve ailelerin birkaç putu olduğu da bilinmektedir. Mesela Yemenli Cuş’am, Devs, Has’am ve Büceyle/Becile kabilelerinin Zulhalasa yine Yemenlilerin tapındığı ve başkent San’a’da bulunan Riyam; Rabia İbn Ka’b oğullarının Rudâ’; Vailoğulları ile İyadoğullarının Zülkâ’bât ve Tay kabilesine ait Fels adlı özel putları vardı
*Bunların dışında Kur’an-ı Kerim’in zikrettiği “Cibt” ve “Tagut” isimlendirmeleri vardır.Bu iki ismin de Kureyş’in ilah olarak kabul ettiği iki put olduğu kanaatini izhar eden ilim adamları vardır.
Derleme;Akcan Mir
Kaynak;Casim Avcı