Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

121

Wednesday, 13.11.2013, 18:05

Kaliteli Yaşam İçin 18 Beden Dili Taktiği

1- Kollarınızı ve bacaklarınızı çaprazlamayın: Bu hareket savunmacı ve tetikte görünmenize yol açar. Kollarınızı da bacaklarınızı da serbest bırakmalısınız. Fazla yayılmadan tabi!

2- Göz kontağı kurun ama gözünüzü dikip bakmadan: Konuştuğunuz kişilerin gözlerine bakın. Bu onların size güven duymasını sağlar. Ama çok dikkatli ve gözünüzü ayırmaksızın bakmamaya çalışın; bu ise muhatabınızı tedirgin eder.

3- Kendinize ait bir yeriniz olmasından çekinmeyin: Rahat oturun, köşenize büzülmeyin, “oturduğum ya da beklediğim bu yer şimdilik benim” imajı verin. Kollarınız, bacaklarınız, gözdeniz eğreti değil rahat dursun.

4- Omuzlarınızı rahat bırakın: Gergin olduğumuz zaman tüm yük omuzlarımıza binmiş gibi omuzlarımızı düşürürüz. Bu bitmiş, tükenmiş ve çaresiz görünmemize neden olur. Omuzlarınızı bir süre öne arkaya hareket ettirerek rahatlatın, omuzlarınız ve boynunuz dik olsun. Tabi abartmadan ve yapaylığa kaçmadan…

5- Muhatabınızı anladığınızı belli edin: Karşınızdaki kişi konuşurken onu dinlediğinizi gösterir şekilde başınızla onaylayabilirsiniz. Ama abartmayın; yoksa Ağaçkakan Woody damgası yersiniz.

6- Başınızı dik tutun: Ama yapmacık değil rahat ve doğal bir şekilde...

7- Muhatabınıza yönelin: Karşınızdaki kişinin sözlerine önem verdiğinizi belli etmek için ona yönelin ve hafifçe ona doğru eğilin. Bu esnada rahat olduğunuzu göstermek için de ara sıra arkanıza yaslanın. Çok fazla öne eğilmeniz onay beklediğiniz veya çaresiz olduğunuz, çok fazla arkaya yaslanmanız da küstah ve mesafeli olduğunuz mesajını verir.

8- Gülümseyin: Bazı şeyleri hafife almayı bilin; olayların arka yüzündeki mizahî yönü görün. Rahatlayın, gülümseyin. Pozitif olursanız insanlar sizi dinlemeye daha gönüllü olurlar. Ama kendi şakalarınıza gülen ilk kişi siz olmayın. Bu çaresiz ve kaygılı olduğunuzu gösterir. Bir kişiyle tanıştığınızda da gülümsemeyi ihmal etmeyin, ama bu gülümseme yüzünüze yapışmasın, aksi takdirde samimi görünmezsiniz.

9- Yüzünüze dokunmayın: Bu tedirgin ve endişeli olduğunuzu, aynı zamanda dikkatinizin dağıldığını gösterir.

10- Gözleriniz yere değil karşıya baksın: Yere ya da muhatabınızın dışında çevredeki başka şeylere bakmayın. Başınızı dik, gözleriniz karşıda olsun; ama önünüzü göremeyecek kadar da uzakta değil...

11- Sakin olun, aceleci davranmayın: Hızınız çok şey anlatır. Mesela yavaş yavaş yürüyorsanız bu sizi sakin, özgüvenli ve stressiz gösterir. Diyelim ki biri size sesleniyor, boynunuzu son hızla aniden o yana çevirmek yerine yavaş ve sakin bir şekilde yönelirseniz daha kendinden emin bir duruş sergilersiniz.

12- Kıpırdanıp durmayın: Parmaklarınızı çıtlatmak ya da masaya vurmak, boynunuzu kıtlatmak, bacaklarınızı sallamak gibi gerginliğinizi belli eden tik benzeri hareketlerden kaçının. Bu imajınızı zedelemekle kalmaz, karşınızdaki kişinin dikkatinin dağılıp rahatsız olmasına yol açar.

13- Ellerinizi güvenli bir şekilde kullanın: Ellerinizi yüzünüzde gezdirmek ya da bir yere vurmak yerine konuşmanızı güçlendirici araçlar olarak kullanın. Anlattıklarınızın etkisini artırmak için abartıya kaçmadan ellerinizle açıklamalarınıza güç katın. Tarif ettiğiniz bir şeyin büyüklüğünü, etkisini ifade etmek için uygun el hareketleri kullanabilirsiniz. Ancak ellerinizin oradan oraya savrulmasını önleyin, onları kontrol etmeyi bilin.

14-İçeceğinizi göğüs aşağısında tutun: Sohbet sırasında elinizde çay, kahve ya da meyve suyu gibi bir içecek varsa bunu göğüs hizasında ya da çenenize yakın bir yerde tutmanız sizi savunmacı ve mesafeli bir kişi olarak gösterir. Bardağı daha aşağılarda, örneğin bel hizanızda tutun.

15- Omurganızın nerede bittiğinin farkında olun: Çoğumuz sırtımızı dik tutup başımızı öne eğerek dik oturduğumuzu sanırız. Ancak omurgamız zannettiğimiz gibi boynumuzda değil daha yukarıda, başımızın arka kısmında biter. Oturuşunuzda bu bilgiyi göz önünde bulundurun ve sırtınızın yanında başınıza da dik tutun.

16- Muhatabınızla aranızdaki mesafeyi dengeleyin: Karşınızdaki kişiyle aranızdaki mesafe 1 metreden az olmasın. Bu mesafe yakınlık derecesine ve konuşulan konuya göre değişir ama rutin kural budur. Muhatabınızın kişisel alanına dahil olmayın, aksi takdirde sıkılmasına ve dikkatinin dağılmasına yol açarsınız. Bu durumda uzun bir sohbet de hayal olur.

17-Aynalayın: Muhatabımızla aramızda iyi bir iletişim oluşmuşsa, farkında olmasak da birbirimizin vücut hareketlerini aynalarız. Siz de bunu bir kural haline getirin. Muhatabınız size doğru eğilmişse siz de eğilin, size gülümsüyorsa siz de gülümseyin. Tabi aşırıya kaçmadan! Ama her hareketini hemen peşi sıra tekrarlamak tuhaf bir atmosfer yaratacaktır. Burada da ölçüyü kaçırmamaya özen gösterin.

18-Pozitif yaklaşım geliştirin: Olumlu, açık ve rahat olun. Hissettiğiniz her şey beden dilinize, oradan da muhatabınıza yansır. Bu yüzden duygularınızı yönlendirin, pozitif düşünceler besleyin.

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

122

Wednesday, 13.11.2013, 18:19

Hayatta su kadar yararlı, su kadar özel olduğunu düşün

Bir an için sen su olduğunu düşün. Su denli özel, su denli yararlı ve su denli çok, tükenmez...

İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın... Unutma daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin, gürültünün parçası olursun yalnızca!..

Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; "Su nasılsa burada, gerek yok ki suyu kana kana içmeye" diye düşünürler... Tıpkı, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!..

Ormandaki hiçbir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye dek. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek için. Gittiler ve sakin sakin gereksinimlerini giderdiler. Onlar için en uygun olan kendi istedikleri zamandı.Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi yaşam kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol. Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!..

Suysan tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme; sana "felaket" denmesin!Suysan bir bardağa sığabil ki damarlara girebilesin!..Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi gerekli ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu da unutma. Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de "kıyametler" koparıcı olabileceğini unutma...

Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, yaşam verirsin çevrene.Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun seller, afetler gibi.Tercih elindeydi hep ve hep de "senin" ellerinde olacak... Ya tutmayı öğreneceksin dilini ya da hiç durmadan konuştuğun için, yalnızca bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!Ama yapman gereken şu değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini... Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin...

Konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun sözcükleri seçmeye çalışacaksın...Yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, zaman yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin "kıyıya yanaşmasını" bekleyeceksin!..Demeyeceksin "Ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!.."Demeyeceksin "Ben aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!.."Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil...

Ağzını açıp "Şelaleden dökülen suyu" içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç?.. Ya da önüne çıkan ağaçları bile sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü?Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler; beyni olan her canlı gibi!..

Hadi... Sen şimdi "su olduğunu" düşün ve kendini "su gibi" hisset...Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı... Su gibi yaşam kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu anımsa...Ama yine su gibi "bir küçük bardağın içine" sığdır ki kendini girebilmeyi öğren insanların damarlarına. Yaşam ver... Vazgeçilmez ol!..

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

123

Wednesday, 13.11.2013, 18:25

Hayatta Ayrıntıların Farkında Olmalı İnsan...

Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...

Gülün Hemen Dibindeki Dikeni Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
...Fark Etmeli.

Eşine "Seni Çok Seviyorum!" Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü Fark Etmeli.

Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini
Ama Arka Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu Fark Etmeli.

Zenginliğin Ve Bereketin Sofradayken Önünde Biriken Ekmek Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini Fark Etmeli.

FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti! Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

124

Wednesday, 13.11.2013, 18:27

Gülümsemenin Faydaları

Parasal değeri yoktur, fakat çok şey yaratır.

Vereni fakirleştirmez, alanı zenginleştirir.

Bir an sürer, fakat bazen anısı sonsuza kadar canlı kalır.

Hiç kimse onsuz yaşayabilecek kadar zengin değildir.

Yararları ise en yoksulu bile zenginleştirir.

Evde mutluluk yaratır, işte iyi niyete teşvik eder ve dostluğun en iyi simgesidir.

Yorgunluğu giderir, umutsuzluğa ışık tutar, üzgünü aydınlatır ve sorunlar için doğanın yarattığı en iyi panzehirdir.

Fakat aynı zamanda ne alınır, ne dilenilir, ne ödünç istenir ne de çalınır.

Çünkü öyle bir şeydir ki gönülden verilmediği sürece kimseye yararı yoktur.

Sadece gülümseyin

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

125

Wednesday, 13.11.2013, 18:36

Sana ayna olacak insanı bul!

Eksiksiz bir hayattır sürdüğün. Ya da öyle sanırsın. Alışkanlıklara ayak uydurur, tekrarlara kapılırsın. Şimdiye değin nasıl yaşadıysan, gene öyle yaşayacaksın sanırsın. Sonra beklenmedik bir anda biri çıkar gelir. Etrafındaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanın aynasında görmeye başlarsın. Var olanı değil..., sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır O . Ve sen bunca zaman aslında hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığını, bilmediğin bir şeye hasret çektiğini anlarsın. Şamar gibi iner hakikat suratına. Sana içindeki boşluğu gösteren bu kişi bir pir, üstad, arkadaş, yoldaş, eş ya da bazen bir çocuk olabilir. Önemli olan seni tamamlayacak ruhu bulmandır.
Her peygamberin verdiği öğüt aynıdır: Sana ayna olacak insanı bul!

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

126

Wednesday, 13.11.2013, 20:54

Ağzımı yakmaktan korksam bile çayı sıcak severim. Dostlarımı da öyle.
Zordur aynı demde ve tazelikte tutmak çayı...Yakmadan kimseyi..

Nedir dostluk;
Şekeri bir bardak çayda eritmeden yudumlamaktır dostluk. Aynı zamanda tat almaktır, şekersiz çay içmekten hoşlanmasan bile.
Soğuk espirilerine incitmeden gülümseyebilmektir.
Beşinci seferde anlatmış olsa aynı fıkrayı, ilk kez dinliyormuş gibi bakmaktır gözlerine....
Sonunu bilmediği yola elele çıkmaktır...

Bardaklar hiç kırılmasın, çaylar buz kesmesin.
dostun sözlük anlamına yaşanmışlıklara bakarak...
Ama şarkılar da bile olsa unutulmasın dostlar birer birer
Eskimesin kimse kimsenin eski dostu olmasın...


Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

127

Wednesday, 13.11.2013, 21:32

Gül verenin elinde gül kokusu kalır

Uzun yıllar önce Çin’de Li-Li adlı bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Lakin kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Bu da onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu, Çin geleneklerine göre hoş bir davranış değildir ve çevrede tepkiyle karşılanır.

Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin kaynana kavgalarından ev, o ve eşi için cehennem haline gelmiştir. Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan genç kadın, doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı bir ekstra hazırlar ve bunu 3 ay boyunca her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır. Yaşlı adam genç kıza kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını ona en güzel yemekleri yapmasını söyler.

Sevinç içinde eve dönen Li-Li, yaşlı adamın dediklerini aynen uygular. Her gün en güzel yemekler yapıyor. Kaynanasının tabağına azar azar zehiri damlatıyordu. Kimseler şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranıyordu. Bir süre sonra kayınvalidesi de çok değişmişti ve ona kendi kızı gibi davranıyordu. Evde artık barış rüzgarları esiyordu. Genç kadın kendisini ağır bir yük altında hissetti. Yaptıklarından pişman bir vaziyette baharatçı dükkanının yolunu tuttu ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek bir iksir yapması için yalvardı. Yaşlı kadının ölmesini artık istemiyordu.

Yaşlı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran Li-Li'ye baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı:

"Sevgili Li-Li dedi, sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni sadece daha da güçlendirdin hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı. Sen ona iyi davrandıkça o da dağıldı ve yerini sevgiye bıraktı; böylece siz gerçek bir ana-kız oldunuz." dedi.

Eski bir Çin atasözü şöyle der :
"Gül verenin elinde gül koku kalır. Sevilen insan sevgisini insanlara veren insandır.

Zaman her şeyin en güzel ilacıdır. Sadece beklemek sabırla neler olup biteceğini, olayların nasıl gelişeceğini görmek gerek.Anlık bir öfke nefret insanlara ne kadar pahalıya mal olur bir bilseniz geriye dönüşü yoktur. Gösterilen ya da sunulan sevgi ve ilginin bize ne şekilde ve ne zaman geriye döneceğini kestiremeyiz. Sevgi paylaşılıp karşılık gördükçe gelişir ve büyür.

Yaşamda karşımıza çıkan pürüzleri düzeltme çabasını tek başına verirken paylaşımda bulunduğumuz kişiye de kendini gösterme ve bize yakınlaşma fırsatı ve zamanı tanımalıyız. Sadece duygusal ilişkiler de değil, günlük yaşamda, çalışma hayatımızda da karşılaşacağımız aksilikler bizi kötü davranışlar içine götürmemeli. Yeni bir başlangıçtır yapılan yaşamda değişiklik yaratmak için atılan adımlar. Beklemeli, gelişen olayların akışına göre tedbir almalı ama hiç kimsenin canını yakmadan kendi canımızın yanmasına da izin vermeden uzlaşma yolu bulmalıyız.

Hepimiz için doğru, güzel, iyilik dolu ve huzurlu bir yaşam getirsin gelecek günler, sevgi adına…

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

128

Wednesday, 13.11.2013, 22:11

Mutluluk; Uyandırılma tedirginliği olmadan huzur içinde uykuya dalmaktır.
Mutluluk; Yazın en sarı sıcağında serin bir denizdedir, bir ağaç gölgesindedir.
Mutluluk; Çıplak ayakla koşulan ıslak çimendedir.
Mutluluk; Sıcak bir günün sonunda esmeye başlayan serin bir yeldedir.
Mutluluk; İnce belli bir çayda içilen tek şekerli demli çayın tadındadır.
Mutluluk; Anlatılan bir fıkranın ardından atılan kahkahadadır. İzlenen bir filmin sonunda dökülen göz yaşındadır.
Mutluluk; Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır.
Mutluluk; Annenin okşayışında, babanın başında, çocuğun gülüşünde, sevgilinin dokunuşundadır.
Mutluluk; Düşünüldüğünde gülümseten çocukluğa dair bir anıdadır.
Mutluluk; Bir kitapta, bir dergide görülen bir sözün ezberlenip defalarca söylenmesindedir.
Mutluluk; Yarın için hiç bıkmadan beslenen umuttadır.
Mutluluk; Sevgilinin yanağına konulan bir öpücüktedir.
Mutluluk; Mesafeye aldırmadan büyütülen sevgidedir.
Mutluluk; Küçük bir tartışmadan sonra kimin haklı olduğunu düşünmeden sevgiliye söylenen "seni seviyorum" sözündedir.
Mutluluk; Bilgidedir. Her şeyi öğrenebilme çabasındadır.
Mutluluk; Bir aşk şarkısının ezgisindedir. Uykuya dalarken okunan romanın sayfalarındadır.
Mutluluk; Acılarına, hüzünlerinde, zorluklarına rağmen, kaygıya direnerek "yaşıyorum" diyebilmektedir.
Mutluluk yanı başınızdadır, fark etmenizi bekleyen bir gizemdir.
Mutluluk dönüp dolaşıp içinizde bulduğunuz yeniliklerdedir.
Mutluluk kendiniz olduğunuzu fark ettiğiniz andadır.
Mutluluk bir amaç uğruna yaşamınızı adamanızdadır.
Mutluluk direnme gücünüzü hayat test ettiğinde bulabildiğiniz en son noktadadır.
Mutluluk yaşamına anlamlı bir amaç yükleyebilecek düşünce gücünü geliştirdiğini fark etmendedir.
Mutluluk yaşamını kendine, başkalarına ve giderek evrene katılma coşkusuyla doldurmaktadır.
Mutluluk yakalandığında bazen kayboluveren bir baloncuk gibidir.
Mutluluk peşinden koştukça uzaklaşan bir hedeftedir.
Mutluluk belki de her yerdedir, görebilenlere görünen bir renktir sadece.

129

Thursday, 14.11.2013, 11:04




Hayat der ki; sevdiğin insanda arayacağın ilk şey iyi niyet olmalıdır. O yoksa başka özelliklerinin anlamı kalmayacaktır çünkü.

Hayat der ki; dost dediğin sadece kötü gününde yanında olan değildir, aynı zamanda sevincine de en az senin kadar sevinebilendir.

Hayat der ki; başarmak için sıradan olandan ayrılmak zorundasın. Bırak insanların karşı duruşunu, doğru bildiğine sarıl ısrarla.

Hayat der ki; daha önce görmediğin biriyle karşılaştığında ilk dakikalara dikkat et. O insanın pozitif yada negatif enerji veren biri olduğunu anlayacaksın.

Hayat der ki; yaptığın seçimlerden dolayı başın derde girerse eğer, ilk suçlaman gereken kişi sensin. Sızlanmak ve başkalarını suçlamak yerine, hatanı bulmaya çalış.

Hayat der ki; bir yıkımla karşılaştığında yas tutma. O yıkımı, ne yap et öğretmenin haline getir.

Hayat der ki; hayvan sevmeyen insanlardan uzak dur. Doğal ve güzel olanı sevemez onlar çünkü.

Hayat der ki; insanlara kendini defalarca anlatmak zorunda kalma. Ya oradan ayrıl yada bildiğini oku.

Hayat der ki; hedeflerin konusunda kararlı ol. Engelleri düşünme. Ya bir yol bul, ya bir yol aç.

Hayat der ki; içgüdülerinin sesine çok iyi kulak ver. Unutma ki, onca hayvan türü onlar sayesinde varlığını sürdürüyor miliyonlarca yıldan beri.

Hayat der ki; kendini saygın bir birey haline getir. Aksi taktirde, boşuna beklersin başkalarının sana saygı duymasını.

Hayat der ki; başına bir şey geldiğinde, neden başkalarının değil de benim başıma geldi bu iş diye sızlanma, durduğun yere bak...


alıntı

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

130

Thursday, 14.11.2013, 13:24

• Hiç kimseden asla umut kesme. mucizeler her gün oluyor
• Mesleğinin dümenini öğrenmekle zaman yitirme. mesleğini öğren
• Öfkene gem vur
• Sebzeyi, kendi üretip kendi satanlardan al
• Çöpü zamanında kapının önüne koy
• Güneşte fazla kalmaktan sakın
• Oyunu kullan
• Sevdiklerine küçük beklenmedik hediyelerle sürpriz yap
• Hayatının her alanında sorumluluğu üstlen, suçu başkalarına yıkma.
• Kötü koşulları bile kendi lehine çevirmesini bil
• Sana uzatılmış bir eli daima kabul et
• Öyle bir hayatın olsun ki, çocukların hakkaniyet, ihtimam ve dürüstlüğü düşündüklerinde akıllarına sen gelesin
• Hatalarını kabul et
• Zekanı eğlendirmek için kullan, başkalarıyla eğlenmek için değil.
• Duyduğun bütün haberlerin taraflı olduğunu unutma
• Trafikte durdurulduğunda hemen en sağa geç
• Öğrenci etkinliklerine destek ol
• Mükemmeli talep et ama bedelini ödemeye de hazır ol
• Cesur ol. değilsen bile öyle davran. hiç kimse aradaki farkı anlamaz
• Çocukları eğit ama sevgini göstermeyi de ihmal etme
• Ellerinle güzel bir şey üretmeyi öğren
• Giymediğin bütün kıyafetlerini bir hayır kurumuna ver
• Sağlıklı olmanın değeri bil
• İş ve aile ilişkilerinde en önemli şeyin güven olduğunu aklından çıkarma
• Hayat arkadaşını çok dikkatli seç. mutluluğunun ya da bedbahtlığının %90’i bu karara bağlıdır


~Hayata dair (H.jackson brown jr. )Kitabından~

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

131

Thursday, 14.11.2013, 13:38

DOSTLUK,her türlü acıya beraber katlanmak değil,
Her türlü acının üstesinden beraber gelmektir.
Senin derdinden kendine dertler yapan,
Senin mutluluğundan kendine gülümsemeler icat edendir DOST.
Yaranı sana hissettirmeden iyileştirendir.
Karşında konuşurken,kendin konuşuyormuşsun gibi hissettirendir DOST.
Dost,acı çektireceğini bildiği halde acı konuşmaya devam eden,
Ve bunun için geride bıraktığı kayıplardan asla pişmanlık duymayandır
Arandığında bulunamayacak kadar AZ,
Bulunduğunda aranamayacak kadar ÇOK olandır DOST.
Dost hep acı söyler.Bir diğerinin hayatını yüklenmenin gereğidir bu.
SANA rağmen,SENİN için kırabilir kalbini...
Eğer senin gerçek dostun isem ve yine bir gün gitmek zorunda kalırsam
SENİ bulduğumdan daha iyi bir yere bırakmalıyım...
O ZAMAN DOSTLUĞUN HAKKINI VERMİŞİM DEMEKTİR...!

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

132

Thursday, 14.11.2013, 13:53

Bırak hayatın hangi girdabında dalgalanıyorsa kalbin dalgalansın,
Bir kelebeğin ömrü kadar da olsa ömrün
Bir sarmaşık tutkusuyla sarıl yaşama...
Hangi uçurumun kıyısında olursan ol,
Her zaman heybende biraz umut,
Yedeğinde sevgi kırıntıları bulunsun..!

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

133

Thursday, 14.11.2013, 14:22

Kızdıysan bağır, sevindiysen söyle, acıktıysan ye, uykun geldiyse yat, özlediysen arkasından koş, sıkıldıysan çarp kapıyı çık, konuşmak istiyorsan konuş. Sonraya ertelenen ne varsa ruhunu, kokusunu, tazeliğini, öz suyunu yitirir.
Söylenmeyen sözler de zamanaşımına uğrarlar. Yaşlanmaya benzer bu: Sözcükler de büzüşüp, küçülürler. Geriye dönüş yapıldığında o vurucu gücü, etkiyi beklemek hayaldir.

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

134

Thursday, 14.11.2013, 14:32

Para ile her şeye sahip olunacağı söylenir.

YİYECEK satın alabilirsin ama
İŞTAH satın alamazsın...

İLAÇ satın alabilirsin ama ,SAĞLIK ALAMAZSIN...

GÖSTERİŞ alırsın ama GÜZELLİK alamazsın...

EĞLENCE alırsın ama NEŞE alamazsın...

TANIDIK alırsın ama DOST alamazsın...

HİZMETÇİ alırsın ama SADAKAT alamazsın...

BOŞ vakit alırsın ama HUZUR alamzsın...

PARA ile herşeyin KABUĞU alınır.

Hiç bir şeyin ÇEKİRDEĞİNİ alamazsın...


~anne gorbord~

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

135

Friday, 15.11.2013, 17:03

Ne güzel şeydir inanmak ve inandığını yaşamak.
Zor olan sorgulayarak inanmak inandıklarını sorgulayabilmektir.
Kolaydır kazananın yanında olmak; zor olan kaybedeni ayağa kaldırmaktır.
Kolaydır "Hocanın gittiği yoldan" gitmek zor olan hocayı sorgulayabilmektir.
Kolaydır başkalarının düşlerini yaşamak
Zor olansa düş kurabilmektir. Ve düşlerinin peşinden gitmek…
"İmaj" yapmak kolaydır zor olan "olduğun gibi görünmek ya da göründüğün gibi olabilmektir".
"Böyle gelip böyle gitmesi" kolaydır zor olan "tekere çomak sokmaktır".
Bir adam düşünür milyonlar peşinden gider.
Kolaydır "milyonların içinde bir" olmak; zor olansa "milyonda bir" olabilmektir.
Birkaç kitap birkaç makale ile okul kantinlerinde kahve köşelerinde atılan birkaç nutuğun peşinden gitmek kolaydır.
Gayret ve mesai ister kütüphanelere gömülmek
Yürek ister kendi tezini yazmak…
"Bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek” kolaydır.
Zor olansa "fikir sahibi" olmaktır.
"Top yekun" reddetmek kolaydır
Zor olansa nüansları yakalayabilmektir.
"Homojen" olmak kolaydır; kolayda yok olup gitmek
Zor olansa "heterojen" yapının içinde var olabilmektir.
Sorgulamak yürek ister kendi hayatının koçu olmak kendin ve başkaları için düşünmek düşündüğünü söylemek ve inandığını yaşamak yürek ister.
Sadece kendin için değil herkes için adaleti aramak yürek ister.
"Kendin için istediğini herkes için istemek
Kendine yapılmasını istemediğini de başkasına yapmamak" yürek ister..

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

136

Friday, 15.11.2013, 17:09

Önce sevdim. Sevdiğimi öğrendim, sevebileceğimi farkettim. Sevdikçe kendimi kainatla topladığımı gördüm.

Affetmeyi öğrendim: Affetmenin, dostlarımı 10la çarpmak olduğunu fark ettim.

Pişman oldum: Pişman olduğumu itiraf ettim; pişman oldukça hatalarımı küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğimi gördüm.

Hatırlamayı öğrendim: Hatırladıkça sevgilerimin kare kökünü bulup, onlardan hüzün çıkardığımı fark ettim.

Değer vermesini öğrendim: Değer verdikçe sevgilerin küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabileceğimi gördüm.

İltifat etmesini öğrendim: İltifat ettikçe insanlarla aramdaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği bir çizgi olduğunu gördüm.

Özür dilemeyi öğrendim: Özür diledikçe nefretin ve öfkenin sonsuza bölündüğünü böylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu fark ettim.

Hüzünlendim: Hüznü sevdim, hüznün kalbime dokunmasına izin verdim.
Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık çizgisine teğet geçip geri döndüğünü gördüm.

Ve bir gün öleceğim: Kesinlikle öleceğim ve öldüğüm gün anlayacağım ki; yaşadığım hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş.

Tüm bu işlemlerin sağlamasını yapmak isterseniz, kalbinize bir bakın.

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

137

Friday, 15.11.2013, 17:41

Çok zaman önceydi.
O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.

İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı.
Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.
Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.
Bir parçasına dün dedi,
Diğer parçasına bugün,
Öteki parçasına da yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu.
Dünü düsünüp pişman oldu,
Yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı
tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.
Farkında olmadan rezil etti bu gününü.

Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu.
Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı.
Bu günü eline yüzüne bulaştırdı... Mutsuz oldu insan.
Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı;
ama bugünü hiç yaşayamadı...!

~Can Dündar~

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

138

Friday, 15.11.2013, 17:41

"Hayat gözlerinizden gördüğünüz bir filmdir.
Dışarıda ne olup bittiği önemli değildir.
Önemli olan,
sizin onları nasıl gördüğünüzdür."

~Dennis Waitley~

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

139

Friday, 15.11.2013, 17:54

Sabah kalktığında hayatta olmanın nasıl bir ayrıcalık olduğunu düşün...
Nefes almanın, düşünmenin, zevk almanın, sevmenin...!

~Marcus Aurelius~

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,909

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

140

Friday, 15.11.2013, 21:03

"Hayat bir hikaye gibidir; ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel olduğu önemlidir." (Seneca)

Siz hayatı sadece pencerenizden mi seyrediyorsunuz?

Hayat hepimizin avuçlarının içinde. Kimimizin nasır tutmuş parmaklarında, kimimizin boya bulaşmış ellerinde, kimimizin iş yorgunluğunun sindiği gömleğindeki ter kokusunda… Kısaca hayat benliğimizde. Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada vardır.

Güneş her sabah yeniden doğar. Gün ise her şafakta yeni umutlara gebe… Ve siz eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz. Yeter ki isteyin deneyin ve her ne olursa olsun her sabah uyandığınız da gülümseyin. Bu dünyadaki varlığımızın, dostlarımızın var olmasıyla anlam bulduğunu, bazen bir çiçek bazen küçük tatlı bir sözün bile kırık bir kalbi tamir edebileceğini, özür dilemenin, teşekkür etmenin ve şükretmenin “erdem” olduğunu asla unutmayınız.

Ve her sabah uyandığınızda;

“HERŞEYE RAĞMEN BUGÜN YİNE ÇOK GÜZELSİN HAYAT” deyip;

Her gün yeniden doğun..