Oturuyorsun bomboş bir odada, çıt yok. Oda o kadar büyük ki gözlerin doluyor pencere pervazlarının uzaklığını gördükçe. Kafanı yerden kaldıramıyorsun.
Tanrım,
filmler
bile
böyle
yalnızlık
görmedi.
Deprem mi oluyor yoksa içindeki şehri yerle bir eden fırtınalar mı buna neden bilmiyorsun. Sadece miden bulanıyor. Kusamayacağını bile bile miden bulanıyor. Utanmadan miden bulanıyor. Göğsündeki koca şehre ihanet ediyor umut. Bak güneş de senden vazgeçiyor.
Hani doğmaktan hiç vazgeçmeyecektin?
Birkaç damla süzülüyor dudağının hemen kenarından. Sol elinin kenarına kavuşuyor. Dudaklarındaki tuzlu ıslaklık biraz daha mideni bulandırıyor. Bugün neden kimse utanmıyor? Tam tependeki avizeden dökülen tozlar bile gözlerinin önünde güneşle dans ediyor. Avize sallanmıyor ama içindeki şehir yerle bir. Dozerler parçalıyor göğüs kafesini. Başın dönüyor.
“Bunu bir kez daha yapamam.”
Oda ne kadar da büyük ve beyaz ve sıcak. Ben böyle umarsızlık görmedim. Bu oda böyle umarsızlık görmedi. Pencere pervazları bile hayatları boyunca bu kadar umarsız olmadılar. Kafanı yerden kaldıramıyorsun! Bu ne sıcak tanrım, bu ne havasızlık. Saçlarının arasından soğuk terler omurgana kavuşuyor, için ürperiyor. Omuzların küçüldükçe küçülüyor. İçin çekiliyor, gözlerinin önü kararıyor da sol elin sandalyenin sol köşesine sıkı sıkı tutunduğunu sanıyor.
Kalkman lazım. Gitmen lazım. Bitmek lazım.
Özgür iradenle yaptığın seçimlerin doğurduğu sorumluluklar diyor beynindeki sesler. Ancak kimse bunların ayaklarına dolanacağından bahsetmemişti. Kapat çeneni! Dizlerin acıyor. Dizlerin parçalanıyor. Pencere pervazına kavuşsan belki her şey bitecek, belki bir daha melodilere bile ihtiyaç duymayacaksın ama lanet olası oda çok büyük. Korkuyorsun. Küçücük oluyorsun. Bu sefer o odada öylece, ellerindeki bir dolu kanla ve yalnızlıkla kalıveriyorsun. Biliyorsun. Hem de nasıl iyi biliyorsun. Parçalanmış dizlerinden, sol elindeki tuzlu ıslaklığa kadar biliyorsun.
Umut
etmek
senin
umarsız
yaran.
Oturuyorsun bomboş bir odada, çıt yok. Depremler oluyor, fırtınalar kırıyor kemiklerini; kimsen yok.