Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: AllaTurkaa. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

Melye

Leitung

  • »Melye« ist weiblich
  • »Melye« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 23 448

Registrierungsdatum: 6. Februar 2010

Wohnort: ...HiÇ...

  • Nachricht senden

1

Mittwoch, 9. Juli 2014, 08:37

Kadının ve Erkeğin Gelişim Süreci...

Eskiden kadın olmak daha kolaydı. Kadınlar sadece evde oturur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Sadece eşinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve çalışan kadına acınırdı. Kadın çalışıyorsa evine bakamayacağı düşünülürdü. Zaten kadın bekarken çalışıyor olsa bile evlenince evinin kadını olurdu.

70'li yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi, artık çalışmak, ekonomik anlamda özgürleşmek istiyordu.

Önce üniversite okumaya, sonra çalışmaya başladı. Bu kadının hoşuna gitmişti. Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu. Artık çalışan kadın evli olmak değil, baker olup gününü gün etmek istiyordu. Yaşasın özgürlük!

Çalışan kadın artık işkolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu. Zirveye ulaşmıştı. Birçok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yönetici kadın oldu. 90'ların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız yaşayan ve işkolik 30lu yaşlarında kadınlarla doluydu.

Bu, çalışan kadına yetmedi, çıtayı biraz daha yükseltti.

Artık hem evli ve hem de başarılı çalışan kadın olmalıydı. Etrafına bakındı. Başarılı, paralı koca adayları gözden geçirildi. Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi. İnce ruhlu, şaraptan anlayan, 14 Şubat'ta müthiş sürprizler yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde başbaşa tatillere götüren, yaşamayı seven ve bol bol espri yapanlar hemen kapışıldı. Yurtdışından gelinlikler getirtildi. Otellerde muhteşem düğünler yapılıp, Maldivler'e ya da Bali'ye balayına gidildi.

Çalışan kadın, balayından sonra hızla işbaşı yaptı. Gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken artık akşam yemeğini de düşünmeye başlamıştı. Akşam ne yenmeli, nereye gidilmeli, eşinin gömlekleri, pantolonları ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciye gitti mi geldi mi, marketten alınacaklar listesini çıkar, iş çıkışı git al, eve gel, akşam yemeğini hazırla...

Çalışan kadın artık mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı. Üzülünce derdini paylaşan, hastalanınca ona bakan, ağlayınca destek olacak bir omuza, gözyaşlarını silecek şefkatli ellere sahipti.

15 saat koşturmak kadına vız geliyordu. Her taraf bu şekilde koşuşturan, ev ile iş arası çift vardiya çalışan kadınlarla doluydu.

Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35ine yaklaşıyordu. Biyolojik saati "bebek, bebek" diye uyarı vermeye başladı.

Evet, çalışan kadın hemen çığlıklar atmaya başladı. "Bebek de yaparım, kariyer de" diye...

Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular. Ajandalarına ve işlerinin temposuna uygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladılar. 1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı, çalışan kadınlar hamileydiler.

Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi. Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile kıyafetleri alındı, bol bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, turşu, börek, erik aşerilmiyor, karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden...

Çalışan kadın çocuğunu eski usül büyütmeyecekti. Hemen onlarca hamilelik, bebek büyütme kitapları alındı, birçok internet sitesine üye olundu, yoga ve anne-baba kurslarına yazılındı.

Çalışan hamile kadın artık gün gün takip ediyordu bebeğinin gelişimini. Bugün 43. gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59. gün, parmakları oluştu... 89. gün, bugün ilk defa hıçkırdı... 210. günden sonra artık bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek.

Sonunda mutlu gün geldi. Çalışan kadın artık anneydi. 3-4 aylık izinden sonra çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbaşı yapmıştı.

Artık başarılı bir yönetici, iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu. Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesi günlerini çocuğuna ayırdı. Artık tüm anneler toplucu etkinliklere katılmaya başladılar. Yaş günü partileri, tiyatrolar, piyano dersleri, basketbol, tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, diğeri başlıyordu.

Çalışan kadına bu da yetmedi. Artık hem çalışıyor, hem iyi bir eş olmaya gayret ediyor, hem de annelik yapıyordu.

Çalışan kadın çıtayı biraz daha yükseltti.

O artık evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı, organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı, çocuğuna ve işine özel günlerde pastalar yapabilmeli, bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.

Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar. Evlerine ekmek yapma makineleri aldılar, toplantı aralarında birbirlerine yemek tarifleri vermeye başladılar. "Dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini vereyim", "Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir akşam gelin de size de yapayım".

Bakalım çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek?

Gelelim erkeğe...

Bu süreç içerisinde çalışan erkek ise çıtasını hiç yükseltmedi.

80'lerde, 90'larda ve 2000'lerde hep televizyon izliyor, bira içiyor ve maça gidiyordu...


Alıntı...

Oqus Pokus

Moderator

  • »Oqus Pokus« ist männlich

Beiträge: 4 572

Registrierungsdatum: 16. Juli 2007

Wohnort: C:\Windows

  • Nachricht senden

2

Mittwoch, 9. Juli 2014, 09:12

80'lerde, 90'larda ve 2000'lerde hep televizyon izliyor, bira içiyor ve maça gidiyordu...

:blink: