Sevmek hayatın en güzel hediyesi. Ama kimi zaman sevmek sevilmek değildir. Sevdiğiniz insan belki sizi umursamıyordur ama siz onun için her an yanıp tutuşursunuz, dayanamazsınız gözyaşı dökersiniz, karşılıksız olsa bile. İşte platonik aşk budur.
İnsanları platonik aşka sürükleyen en acı özelliklerden biri çirkinlik duygusudur. Hep sevilmek ister belki insanlar ama ya çirkinse. İşte o zaman kalbine kara bir kilit vurur, o iki kelimeyi her zaman boğazına gömer, o kişiyi gördüğünde içi yanar. Kimi zaman dizelere böler yüreğini, umutsuz kalemiyle ve bir platonik aşk sesleri yükselir yüreğinde.
Ama her şey onun kalbinde yaşanır. Sonra o kişi çıkar hayatından ve unutulur bir aşk daha. Hayatı hep böyle aşklarla devam eder. Platonik aşklarla o hep yüreğinde bir umudun ateşini yakar ama nafile.
Hayat belki o zaman ona içinden çıkılmaz bir acıya dönüşür. Bir asma dalı gibi tutunmaya çalışırsın bir şeylere. Sarılmaya çalışırsın hayata. Ama bazen elden ne gelir ki? Çarelerin tükenmez ama gücün kalmaz. Bir şeyler yapmaya çalışırsın ama hayat izin vermez.
Gölgenle boğuşursun, yakarırsın karanlık gecelere. İsyanın dinmez ama gücün kalmaz. Bazen hayatla elele yürüsün kumsalda. Sevmeye çalışırsın her şeyi.
Biri girer düşlerine, onunla olmaya çalışırsın ama o istemez. Yine çaresizlik yine isyankârlık. İşte o gün sevgin bitmez ama karşılıksız sevmeye gücün kalmaz. Düşünürsün kendi kendine artık bir yerinden tutunmalıyım hayallerime. Karşılıksız düşlerle kendimi kandırmamalıyım, hayata farklı açıdan sarılmalıyım diye.
Hayat dışında aslında hiçbir şey sonlu değildir, ne başarısızlık ne de başarı. En güzeli başlamaktır, hemen başlamaktır ve her şeye başlamaktır. Düşünmeye, çalışmaya, sevmeye, girişimlere başlamaktır en güzeli. Başladığın kadar başarılı olursun, beklediğin kadar değil...