Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

Friday, 21.10.2011, 16:12

Herşeyi Hiçe Satmış Adam.

Yapmaktan nefret ettirdiklerin yetmedi değil mi?
Belki bu yüzden yazmaktan nefret edeceklerime geldi sıra!
Sen bu mektubu okurken...
Sen bu mektubu okurken yaşadığım ne varsa,
en az onlar kadar nefreti(n)deyim hayatın ve nefreti(m)deyim yazacaklarımdan!

Sen bu mektubu okurken sevgili ve ben bu mektubu dokurken hasretin gergefinde... Kalem kalbimin kavgasına sokulmayı istemişken, hayalin nabzını eklerken cümlelerime... Ne bileyim işte! Sen gözlerimde ırakları ve gönlümde uzakları keşfetmeyi istemişken... İlk kez ayrılıktan bahsetmiş, ki; vuslatı bilinmez bir tarihe eklemişken... Çantanda yüreğime gönlümce yer ayırmış, otobüsün bagajına aklımı sığdırmışken... Ardımdan ellerinin rüzgarına kapılmış, dağlara omuz vermiş, sırtımdan yük düşmüşken... Ve avuçların arasında kaybettiğim gözlerin, gözlerinden aldığı yaşları tüketmişken, sen; sen olsaydın eğer, sensizliğe dayanamayacağıma gelirdin, öleceğimi bilirdin! Tek başıma bir hayali uçurumundan çekerken düştü sözlerim ve öldüm yar; yar öldüm ne bilirsin? Söylesene yar; yakıştı mı böyle yırtıp gittiğin? Bütün umutları ithal edilmiş şehirlerin, umutsuzluğa ihraç edilmiş ucuz gönlüyüm artık ve mültecisiyim her kalbin. Esaretini iliklerimle beslediğim yokluğunu sor bana. Çıkışı olmadığından tanırsın zaten; anlamı yok, anlatı yok, anları yok bu halin. Sensiz kaç sabahı karanlığın komasından çaldım ben, kaç şafağı gözlerinden içtiğimi bilirim. Az mı tutup saçlarından seni de getirsin diye, karabasan rüyalara gömdüm hayallerimi. Az mı inancım derken sarhoştu şu gençliğim. Koca bir kenti hatıralarda bıraktığın ve beni de unuttuğun gün geliyor aklıma. Geriye fırlattıkların neydi ki gülüm? Delik kalkanı sabrımın; harbinde kalan sevgimin! Ve de yırtık şemsiyem; hani şu yaralı kalbimin... Döneceksin diye beklediğim; yılım, ayım haftam ve bir karanlığın daha son satırlarıydı bu bezdiklerim. Ki sana göre cümlelerin bir dahası da olmayacak! Dönüşü bulamadın diye varsaydığım tesellilerimde yok artık. İşte bu yüzden daha fazla taşıma derdimi, hiçbir yalanın yanağında bırakma! Öpme deri(m) alnımdan, öpme deri(n) ağrımdan...

Yokluğunun geometrik hesaplarında çatladı aynam ve kırıldı ruhuma yansıtırken ellerim. Yüzümü sorma bana, adımı sorma bana! Biliyorsun işte, hani derler ya fazla olan, hani derdin ya arda kalan! Uzatmaya gerek yok gülüm, adım: Her şeyi hiçe satmış ve hiçi her şeyin karşılığı diye satın almış adam...

Ömer Faruk Yılmaz

2

Thursday, 1.12.2011, 03:08

Emeğine sağlık...
Paylaşım için teşekkürler...