Ben o bardağı kırdım evet. Hangi yarısının doğru olduğuna karar veremedi çünkü insanoğlu. Ben de en sonunda sinirlendim. Aldım elime. Sinirimi toparlayıp fırlattım duvara ve kırıldı. Şimdi mutlu olun. Kavga edecek, karar verilecek bir durum kalmadı artık.
Açık konuşacağım. Hiçbirinizi sevmiyorum ben. Çünkü siz kendinizi sevemiyorsunuz henüz. Çünkü sizsiniz karar veremeyen duygularını hangi kalıplara koyacağına. Yaşıyorsunuz gözleriniz doyumsuz bakarken ve yetinmeyi bilmiyorsunuz. Nasıl seveyim sizi?
Doğan bir bebek olduğunuz zamanlar geliyor aklıma. Utanıyorum sizden. Kızıyorum. Soruyorum kendime; bir kusur var ise nerde ve kimde diye. Sonunda eriyor içim ve ağlayasım geliyor sizi gördükçe. Ben sizi tanımıyorum sanırım.
Şunu bil; artık beni göremeyeceksin. Buraya kadardı sana sabrım. Bırak yüzümü görmeni, varlığımdan bile haberdar olmanı istemiyorum. Birşeyleri bitirdin yavaş yavaş. Arayışların, mantıksız mantığına karşı gelmelerin, ne olduğunu bilmediğin heyecan arayışların artık sabrımı bitirdi. Bin nasihat verdim sana istemedin. Ne diyeyim; sen bilirsin.
Hayat acıtacak seni. Çünkü sen gönlüne ve beynine ihanet ediyorsun. Kimseyi düşünmüyorsun hayatında ve 6 yıl sonra gelecek denilen evlilik sana göre “geç” kalmış oluyor. Sadece bıyık altından gülüyorum sana. Sen de diğerleri gibi olacaksın, ona üzülüyorum. Gel yapma desem biliyorum ki beni duymayacak kulakların. Ağlasam anlamazsın, sızlasam dinlemez. Artık kızıyorum sana ve gidiyorum. Belki de bir daha bulamayacaksın beni. Aklıma geleni yaparım bilirsin. Bir gün beni bulamazsan sakın yokluğumu arama. Görürsen gittiğimi sakın beni tutma. Tutacaksan şimdi elimi tut ve bi daha da asla bırakma...