Bir zat bir toplantıya girmiş.
Bakmış, mecliste herkes bir daire şeklinde oturmuş.
Bu meclisin büyüğü, bunların başı kimdir diye şöyle bir göz etmiş. Oturdukları makama bakarak bir hükme varamamış.
Çünkü minderler duvarın dibine aynı şekilde dizilmiş.
İlk bakışta meclisin başkanının kim olduğunu anlayamayınca baştaki insanın kulağına eğilerek sormuş:
"Sizin en büyüğünüz kimdir?"
"Yanımdaki" demiş.
Ona varmış, "Buranın en faziletlisi sen misin?" demiş.
Oda, "Benim yanımdaki" demiş. Ona sormuş, o da aynı cevabı vermiş. Bütün halkayı dolaşmış, kimse büyüklüğü kabul etmemiş.
Dönerek yine en başa gelmiş.
Soracak kimse kalmayınca şöyle bir bakmış, düşünmüş ve son cümlesini söylemiş:
"Ben sizin içinizde en büyüğünüz hangisidir diye soruyor, arıyordum. Meğer içinizde en büyük biri yokmuş, hepiniz en büyükmüşsünüz."
"ALINTIDIR"
Faziletli insanlar,
muhterem insanlar,
büyük insanlar kesinlikle büyük görünmezler,
büyüklük iddiasında bulunmazlar,
başkalarını hor hakir görmezler,
kendi nefislerini itham ederler,
kendilerini suçlu görürler.
Onların bu hali çevresindekilere de sıçrar, onlar da ondan bu hali alınca fazilet timsali bir toplum meydana gelir.
Herkes kendini düzeltmekle, kendi ayıbını, kusurunu görmekle meşgul. İşte biz buna İslâm ahlakı, Müslümanın örnek tutum ve tavrı diyoruz.
"Kimlik bunalımına düşen insanlar bu duygudan mahrum kalan insanlardır"