Ben vedaları pek sevmem aslında...Vedanın anlamı büyüktür. Kuru bir "elvada, hoşçakal" dan fazlasıdır. İlle ya da sadece kelime değildir. Gidiştir, bir dönemin bitişidir, yeni bir dönemin başlangıcı bile olsa. Sondur, gidecek, bir daha gelmeyecektir. Buruk bir tat bırakacaktır bu son mutlu bile olsa...
Ben vedaları pek sevmem aslında...Öylesine tesadüfen giren birine, olaya, elinde olmayan ya da önemsemediğin hiçbir şeye veda etmezsin. Başlangıcı ve bitişi aynı olan şeye de... Tanım koyabilir misin ki henüz kendi içinde olgunlaşmamış şeye ve veda diyebilir misin? Başlangıcına başlangıç dediğin, sürdürülebilir olduğunu düşündüğün şeyler sonlanabilir ancak... ve son yazdıysan gerçekten içinde misin? Gerçekten içindeysen de genelde son yazmak ister misin?
Ben vedaları sevmem...Anlam yükü biraz daha az olan, hani geçici dediklerimizi bile. Gidip de dönecek olsam, olsalar bile. Babamın balkonda içeri girmesi için ettiğim tüm ısrarlara rağmen ben gözden kaybolana kadar bakması gelir aklıma. Otobüs terminali ya da tren garındaki el sallayışlar, sarılmalar...Gidip de dönmemek, dönüp de bulamamak çağrışımlı özlü sözler...Sonra evlenen ve pek de görüşemediğim arkadaşlarımın bekarlığa "veda"ları. (Kına diyin, canımı yiyin) Şehre vedalar, yurda vedalar, eve vedalar, işe vedalar, yaza vedalar...veda vedadır işte...
Ben vedaları sevmem aslında. Güzel şeyler olacak olsa bile, sona gerçekten ihtiyaç olsa bile,yeni cümle başlayacak olsa bile noktadır veda. Bir daha o cümlede istesen de yaşayamazsın. Aynı cümleyi kursan bile yeri başkadır paragrafta. Sonrasında yeni bir başlangıç olsa bile kopup gidenlerin vardır iyi ya da kötü. Yani farklıdır. Farklı kötü demek değildir elbette ve farklıya da alışır her zaman insan. Her şeye alışır, hele de mutlu olma kurgusundaysa hayatın. Ama veda vedadır. O kadar iyi ve güzelse yeni gelen; karşılığı kocaman "hoşgeldin"dir içinde umudu barındıran ve arkasında büyük bir vedanın gölgesini taşımayan.
Ben vedaları sevmem aslında. Bir gün zaten en büyük vedayı bulacağı için her şey, bana simülasyonu gibi gelir hayatın. Ölümle bu kadar bağdaştırdığım için mi sevmem bilmiyorum...ya da her vedanın yasını bu kadar tuttuğum ve ağır yaşadığım için mi?Vedayı, vefanın tersi gibi gördüğüm için mi?ya da bu kadar istemediğim halde sürekli veda etmek zorunda kaldığım için mi? Gerçekten bilmiyorum.Tek bildiğim sesli de olsa, sessiz de olsa, adı "veda" olsa da olmasa da vedanın yollarında gidiş,yitiş,bitiş eylemlerinin oyuncusu, seyircisi, yani bir şekil bir parçası olmak istemediğim.
"Sevmemek" eylem olarak sevimli değil biliyorum. Ama bana en kötü niyetle yaklaşan insanda bile sevecek bir şey bulabilecek kadar çok sevgim varken bunu da sevmiyiveriyim, olma mı?
Yani ben vedaları gerçekten pek sevmem ama istemeye istemeye hep vedalardayım...