Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

Friday, 12.12.2014, 08:31

Kahve Molası






Bir hoparlörün kısık düğmesine basar gibi bastım yine tuşlara

Masamda duran radyonun hazan sarısı rengi cam tabağımda ki şekerlere

İç geçirmesi gibiydi her şey

Cüzdanımın kirli beyazlığına dem vuruyordu içindeki kimliğim

Altında Sunay Akının altmış iki tavşanı anı defterime bir şeyler anlatıyor gibiydi

Boş sigara paketimin üzerine düşen kağıt mendil kadar silemiyordum kablolara takılan

Sükunetimi, önümdeki explorer yeni bir sahneye hazırlarken kendini

Ben sigaradan rengi değişmiş perdemi ne zaman yıkadığımı düşünüyordum

Ve buzdolabımın üzerindeki parmak izlerimin geçmişteki kaç anıya parmak bastığını

Sigaramın kaçıncı kendini tüketişiydi ellerime değmeden, onu bilmiyorum

Mutfak masamın tepesine iliştirdiğim çatallı saat nedendir bilmem

Yorgunluğunu gizler gibi 12. 45 te kalmıştı. Bir duman daha çekerken içime

Kahve bardağımın yüzeyinde topak topak olmuş süt keskinliğini fark ettim,

Ömrümün atılacak ne çok şeyi varmış meğer

Her gün bıkmadan baktığım çiçeğin yapraklarından yine aşk sözcükleri sarkmıştı

Sulamayı unutmuştum sanırım.

Hani haykırılası bir oyuncaktan beter bir çaresizliğin içine düşmüş,

Yüreğim kanamıştı.

Günler ne kadar hızlı kayıyor masamdan dedim

Bense ekoselerine bir çizik atamadığım cam kağıda hayatımı karalıyordum

Karaladığım onca duman rengi yüreğin umutlarına yelken açamayacak kadar

Yorgundum da

Gece şehrin tüm ışıkları kendini bitirirken dolaştığım çatı da

Tek bir pençeye odaklanmış gözlerime kararlar yazıyordum üstelik

Önümde dimdik heybetiyle bana meydan okuyan caminin kaderine boyun ey

Sözlerine ise kulaklarımı çoktan tıkamıştım.

Elimdeki bira bardağından anılarımın terlerini buz gibi yudumlarken

Ayağımın yağmur sularını süpürmesi için yapılan boruya takılarak

Uçacağım çatıdan bir intiharı bile düşlemiştim.

Sonra camı kapatılan bir odanın, karanlık mahsenine bile yürüdüm

Oysa hala çatıdaydım ve üzerime giydiğim beyaz şortun paçalarına kadar yoğun

Bir duygu bileklerimi kesiyordu.

Odanın ışığı kapanıyor ve yer yüzünde ki tüm hareler demir külçenin küflenmiş ve kokuşmuş

Bir derbederliğinde bana bırakıyordu yalnızlığı ve geçmişsizliği

Şimdi sinsice yumulduğum alfabe dün gecenin burukluğuna adım bile atamamıştı
Bense alnıma bir kolonya şişeşini dayayarak, bileklerime kadar kesilen bir geçmişten

Kendime yazıyordum.
Kızıyordum da üstelik, hatta kırılıyordum.

Kimliğimi içinde saklayan cüzdanım beni içine alamayan hayattan daha sadıktı

Ve kahvem içime cila saydamlığında yürüyen bir orospuydu

Kitaplarımın beynimdeki dağınıklığı toplamak istercesine üzerime sürdüğü kelimeleri

Sigara paketimden aldığım son sigaramın beni küllerine sarıp ısıtan ateşiyle savaşıyordum.

Biliyorum, hala 12.45 e takılan saat gibi değildim

Sadece kadınlığımın arasına bir kahve molası verdim…




  • "MUSTAFA ÇİLEK" bir erkek

Mesajlar: 11,783

Kayıt tarihi: Mar 5th 2011

Konum: TOKAT

  • Özel mesaj gönder

2

Tuesday, 10.02.2015, 21:12

Çok güzel emegine ellerine ve yazan yüregine saglık

Kalem yazar gönülden geleni ne gelirse dil söyler iki dudagın aransından cıkan kelimeleri el ise sıraya dizer

Benzer konular