*Beklemek iyidir sabretmeyi ezberletir!!
Bekliyorum ben de sabırla.
Bazen, ellerimi göğe açıp dualarla.
Bazen içip içip dünyaya kafa tutan isyanlarımla.
Seni bekliyorum yalnızca.
Bildiğim, artık sadece yapmam gerekenin bu olduğu.
Bildiğim, başka bir yol deneyince ruhumun yorulduğu.
Elimde biletim, içimde susturamadığım beklentilerimle, havaalanında, tren
garında, otobüs durağında, vapur iskelesinde kayıp bir yolcu gibiyim.
Söylesene nereye gitmeliyim?
Kime kızmalıyım?
Kime gücenmeliyim?
Yoksa senden ilelebet vaz mı geçmeliyim?
Beklemek son birkaç asırdır tek ezberim.
Bazen, kardan önünü görmeyen ya da yağmurun dövdüğü veyahut sardunyaların
güneşe güldüğü penceremin ardında duruyorum bilinçsizce. Boşluğa takılıp
soruyorum kendime, "Mevsimler bile değişirken kaderim niye değişmiyor?"
diye.
Kimi zaman yüzüm sırılsıklam, kimi zaman gözlerimin içinde yüzen
yakamozlarla bakıyorum yola.
Kapımın önünde buluşanlar, yokuşta yorulup soluklananlar, annesinin
çekiştirdiği çocuklar, babasının omzundan sağa sola kıkırdayan minik kızlar,
evlere servis yapan garsonlar, postacılar, sucular...
İçerde hayat nasıl durmuşsa, dışarıda devam ediyor. İnadına.
Öyle bir batıl inanç ki gelecek olman. Ama bekliyorum işte.
Falcılar kahve telvesinde seni arıyor. Ben sokaktaki gölgelerde, ayak
seslerinde...
Gelmiyorsun yine.
Ama caymıyorum senden. Koymuyorum yerine yeni birilerini. Sevemiyorum sana
ait olmayan başka gözleri.
Tarot kartlarında, kahve fincanlarında izini sürmekteyim.
Yılmadan, yıkılmadan, utanmadan ve korkmadan.
Gözüm yolda, kulağım merdivenlerdeki en ufak hışırtıda. Zavallı kadıncağız.
Çok defa göz göze geldim ev sahibimin şaşkın suratıyla. Yarım ağız bir
"nasılsınız" deyip, havadan sudan sohbet edip örttüm kapıyı yüzüne. Yaktım
bir sigara daha. Tünedim yine cama.
Kanımla, kemiğimle, dişimle, tırnağımla dik durmaya çalışarak yolunu
gözledim bir gece daha. Elbette zor. Tabi ki ölmek kadar kolay ve çabucak
değil bilinmezlik.
Acı veriyor. Ağrıdan sızıdan yataklara düşürüyor elbet.
Boynumu büküp, elimi ayağımı, soluğumu kesiyor ama katlanıyorum işte.
Öldürmeyen her şey güçlendiriyor en nihayetinde.
Bir gün geleceksin biliyorum. Ama hangi ışıkta, hangi mevsimde, hangi
şarkıda onu çözemiyorum.
O vakte kadar geçen her saniye öfkemi üçe beşe katlıyor. Hüznümü bilmem kaç
misli artırıyor. "Artık gelse de ne değişir" diyorum; "İnanacak mıyım sanki
her sözüne?"
Senden nefret etmek için milyon tane sebebim varken, ben seni sevmem için
gerekenleri ayıklıyorum içlerinden.
Bitmiyor umut, bitmiyor sevda.
Geceleri görünce seni rüyamda "Tamam" diyorum "İşte bir işaret daha".
Toplayıp tüm ipuçlarını koyuyorum yastığımın altına.
Ne olur, zahmet olmazsa eğer, bu gece de girer misin rüyama?
*