XII. ve XIII. Yüzyıllarda Anadolu'daki Kültür ve İmarHareketlerine Bir Bakış
Anadolu Selçuk Devleti kurulurken, bunun ilk zamanları Anadolu
istilâsı ile geçmiş evvelâ Bizans ve arkasından Haçlılarla uğraşılmış ve
nihayet XII. yüzyılın son yarısında mücadeleler eski hızını kaybederek
bir îmar faaliyeti başlamıştır. Anadolu Selçukileri orta ve doğu
Anadolu'da kurulmuş olan Danişmend, Mengûcek, Saltukoğulları'nm
memleketlerini en geç XIII. yüzyıl ortalarına kadar tamamen ilhak
ettikten sonra Anadolu'da bir Türk topluluğu vücuda geimiş ve bu
küçük beyliklerin ilmî ve sosyal müesseselerinin ilâvesi suretiyle
umumî bir kültür ve îmar bütünlüğü kendisini göstermiştir. Şunu daha
evvel kaydedelim ki Anadolu Selçukilerinde resmî muharrerat farsca
olduğundan hükümdarlara ve ümeraya ithaf edilen eserlerin pek çoğu
da farsca olup arapça eserler pek azdır ve türkçe ise hiç yoktur.
Daha XII. yüzyılın ikinci yarısında Selçuk memleketleri dahilindeki
istikrar ve dış siyasetteki bazı muvaffakiyetler dola-yısiyle Anadolu
Selçuk devletinin ilmî ve içtimai bakımlardan kalkınmakta olduğu
görülüyor ki bu da ikinci Kılıç Arslan (1156—1192) ve oğlu Rükneddin
Süleyman (1196—1203) zamanlarından başlamış bulunmaktadır.
Gerek bu iki hükümdarın ve gerek bunlardan sonra gelen Selçuk
sultanlariyle vezir ve beylerinin Anadolu'daki kültür ve sosyal
müesseseleri ve ilmî hayatı yükseltmek için âdeta birbirleriyle rekabet
ettiklerim müşahede ediyoruz; bu fikrî hareket dolayısiyle memleket
haricinden de bir hayli ilim adamı Anadolu'ya, gelmeğe başlamış,
bunlara karşı gösterilen yüksek himaye ve hüsn-i kabul Urfa, Suriye,
Irak ve İran taraflarından bir hayli âlim, mütefekkir, edip ve
sanatkârların Selçuk memleketlerine gelip yerleşmelerine sebep
olmuş ve bilhassa münevver bir hükümdar olan İkinci Kılıç Arslan'la
yine münevver ve açık fikirli olan ve her biri bir vilâyette valilik eden
oğullarının ilim adamlarına gösterdikleri rağbet bunların muhitlerinde
birer fikir çerağı uyandırmıştır.
Bilhassa felsefî eserleriyle meşhur olup onikinci asrın son
yarısında yaşamış olan ve Şahabeddin Maktul diye anılan Şahabeddin
Sühreverdî 18 Anadolu'ya geldiği zaman ikinci Kılıç Arsian'ın fevkalâde
hüsn-i kabul ve iltifatını gördü. Kendisinin mensup olduğı Işrakiyun
felsefesini Anadolu'da yaymasına ses çıkarılmadı 19. Halbuki aynı zat
daha sonra aynı kanaatinden dolayı Halep ulemasının verdikleri fetva
ile S el âh a d-din Eyyubî tarafından 585 H; 1189 M. de katledilmişti.
Şahabeddin Maktul, İkinci Kılıç Arslan'ın oğlu Niksar emiri Berkyaruk
namına Pertevnâme isimli farsca felsefî eserini ve Harput Emiri
İmadeddin Ebu Bekir bin Karaarslan adına da Elvâh-ı İmadiye adlı
yine felsefî bir kitabını telif etmiştir 20
.
Berkyaruk, münevver, şair ve felsefeye meraklı olduğundan
kendisine ithaf edilen bu eseri okuyarak bütün rumuzları Öğrenmiştir.
Sultan ikinci Kılıç Arslan namına müteaddid eser sahibi olan Tiflisli
Ebu'1-Fazl Hüseyin bin Mehmed tarafından arapçadan farscaya
çevrilen bir Melheme kitabiyle Kâmil-üt-tâbir isminde bir rüya
tabirnamesi vardır. Bu Melheme kitabı sonradan türkçeye çevrilmiş
olup bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde 2705 numaradadır. Yine
Niksar Emiri Nasırüddin Berkyaruknamına 558 H. 1163 M. de
Kemalüd-din Ebu Bekir bin İsmail tarafından farsca Ravzat-ül-Menâzır
TM Melik-in-Nâsır isminde bir kelâm kitabı ve İkinci Kılıçarslan'm
diğer oğlu Muhyiddin Mesud adına da Ebu Hanife Abdülkerim bin
Ebi Bekir tarafından El-Ihtiyârat fi MecmaVr-Rübaiyât adındaki bir
Rubaiyat mecmuası kaleme alınmıştır.
İkinci Kılıç Arslan'm oğullarından Tokat Emiri ve daha sonra
Selçuk Sultam olan Rükneddîn Süleyman da Şababeddin
Sühreverdî'nin felsefesini kabul edenlerden idi. Kadirşinas bir
hükümdar olan Rüknüddin namına veziri Malatyalı Meh-med bin Gazi
tarafından kaleme alınmış olan Ravzat-ül-Ukul adında farsca Kelile ve
Dimne tarzında bir eser vardır. Rükneddin Süleyman Şah kendisine bir
kaside takdim etmiş olan şair ve edip Zahir-i Faryabî'ye iki bin altın ile
on cins at, beş köle, beş cariye, beş katır ile her cinsten elli kat
elbiselik göndermişti.
Rükneddin'in vefatiyle XII. yüzyıldaki fikir hareketleri hakkında
bilgimiz şimdilik bu kadardır; XIII. yüzyılın ilk yarısında ise bunlara
nazaran daha mebzul olarak ilmî, edebî ve tasavvufî eserlere rast
gelmekteyiz. Bu asrın ilk yarısı, Orta Asya'daki Moğol istilâsı
dolayısiyle o taraflardan Anadolu'ya bir çok ilim adamlarının hicret
etmeleri itibariyle pek mühimdir. Bu gelenler arasında Meviâna
Celâlüddin Rumî'nin babası Sultan-ül-ulema Bahaüddiıı ile onun
talebesi Burhanüddin Muhakkik-i Tirmizî de vardır.
XIII. yüzyılda ise Işrakıyun felsefesi yerine Anadolu'da Vahdet-i
Vücud felsefesinin inkişafı başladığını şiir, edebiyat ve tasavvufun
revaç bulmakta olduğum görüyoruz.
ikinci Kılıç Arşla n'ınKüçük oğlu olup onüçüncü asır başlarında
Selçuk Sultanı olan Birinci Giyasüddin Keyhus-rev, Farscadan başka
rivayete göre rumca ve lâtince de biliyordu; güzel farsca şiirleri
vardır1. Mehmed bin Ali Ravendi tarafından 599 H. 1202 M. de telif
edilmiş olan Kitab-ı Râhat-üs-Sudur ve Ayeî-üs-sürur isimli Selçuk
tarihi bu Giyasüddin Keyhusrev namınadır 21
.
Birinci Giyasüddin Keyhusrev'in oğlu Birinci İz-zeddin Keykâvus
(1210-1219) malûmat sahibi ince fikirli şair ve kadirşinas bir
hükümdardı. Bundan dolayı babası devrindeki fikir hareketleri bunun
zamanında da kuvvetle devam etmiş şiir ve edebiyat bu, baba oğul
devrinde daha çok rağbet görmüştür.
MusuPdan Emir Hüsameddin Sâlar'm kızı, izzeddin Keykâvus
hakkında yetmiş iki beyitli bir kaside kaleme alıp takdim ettiği zaman
İzzeddin, kasidenin her beytine yüz kızıl (tam ayarlı) altın vermiştir.
Nizamüddin Erzincanî, Şem-seddin Tabsî de güzel kasideler
takdimiyle, Sultan Izzed-din'in bol ihsanına nail olmuşlardı. Hattâ
Nizamüddin tarafından Tabsî'ye nazire olarak kaleme alınan kasideyi
pek ziyade takdir eden îzzeddin Keykâvus, bu zatı Divan başkâtipli-
ğinden emir-i arız vazifesine terfi ettirmişti. Kadı Burha-nüddin
Anevî'nin Enis-ül-Kulub adlı farsca tarihi îzzeddin Keykâvus admadır.
Bu, Kadı Burhanüddin (Ebu Nasr bin Mesud) Anevî Sivas kadılığında
bulunmuş olup Izzeddin'in Sivas Darüşşifası vakfiyesinde adı
geçmektedir. Yine bu hükümdar adına yukarıda adı geçen Malatyalı
Mehmed bin Gazî'nin Berid-üs-saâde ismiyle büyüklerin vecizelerinden
toplanmış bir eserde görülüyor, izzeddinKeykâvüs bu
zattan arapçayı ve kavaid-i arabiyeyi öğrenmiştir.
Birinci izzeddin Keykâvus Ankara'da, evvelce namazgah denilen
ve şimdi yerinde Etnografya müzesi olan mahalde güzel bir medrese
ile Sivas'ta Darüşşifa ismiyle meşhur hastaha-nesini yaptırmıştır.
Bunun devrindeki âlim, edip ve şairler arasında veziri Mecdüddin Ebu
Bekir ile Tuğraî Şemseddin Hamza ve Emir-i arız Nizamüddin Ahmed
ve sonradan vezir olan Şemseddin İsfahanı'yi görmekteyiz.
Yine bu XIII. yüzyıl, fikir hareketleri ve iktisadî durum itibariyle
Anadolu'nun en mesud bir devridir. Alâüddin Key-kubad, şair, ressam
ve mahir bir oymacı idi; mütaleayı ve ilmî mübahaseleri pek severdi.
Devlet yasasına son derece riayetkar olup bu hususta katiyyen
müsamaha göstermezdi. Sık sık okuduğu eserlerden birisi İmam
Gazalî'nin mev'ize ve ahlâktan bahseden Kimyây-ı saadet) isimli farsca
eseri ve diğeri de Nizamülmülk'ün Siyasetnâme'si idi. Meşhur
mutasavvuf Şeyh Sadrüddin Konevî, M evi âna Celâlüddin Rumî,
in Dâyc. Seyyi (I BuhıüdIin Muhakkik-i Tîrmizî gibi yüksek
mutasavvıflar bunun devrinde büyük hürmete mazhar olmuşlardı.
Şeyh - i ekber Muhyİddin Arabî, bunun zamanında Anadolu'ya gelerek
Konya, Sivas ve Erzincan taraflarını gezerek Vahdet-i vücud felsefesini
neşretmiştir. Nec-meddin Dâye, Mirsâd-ül-ibad fi mebde-i ile'l-miad .
isimli eserini 1230' da Sivas'ta ikmal ederek, Ai'aüddin Keykubad'a
ithaf etmiştir 22
.
Mevlâna'mn mesnevisi, Divan-ı kebiri, Fih-i mafih ve mektubatı
ile Sadrüddin Konevî'nin Nüsus , Fükuk, Risaletülvücud vesair bir hayli
eseri onüçüncü asrın tasavvufî kıymetli teliflerindendir. Sadreddin
Konevî'-nin Allame Nasırüddîn Tusîîle ilmî meseleler üzerinde mükâ-
tebeleri de vardır. Ahmed bin Said El-Zencanî tarafından siyasete
müteallik olarak kaleme alınan Kitab-ül-letaif-ül-Alaiye fVl-fezail-is
seniyye'si Alâüddin Keykubad adına telif edilmiştir.
Alâüddin Keykubad devri âlimleri arasında UVmtye'li Kadı
Siracüddin (Ebü's Sena Mahmud bin Ebi Bekir) ile meşhur Selçuk
kumandanlarından Kemalüddin Kâmyar'ı zikretmek lâzımdır. 682 H.
1283 M. senesinde doksan yaşında vefat eden Siracüddin, Konya'da.
Kadi'l-kuzat denilen en yüksek mertebeye yükselmiş olup en meşhur
eseri mantık ve ilm-i kelâma dair Metali ül envar 'dır. Bu zat kelâm ile
tasavvuf arasındaki fark dolayısiyle mutasavvuflara daimî surette
tarizde bulunmuş ve garip tesadüf eseri olarak Mevlâna Celâlüddin
Rumî'nin cenaze namazını kıldırmıştır.
Bir müddet Buhara'da, tahsil görmüş olan Kemalüddin Kâmyar
ise felsefe, fıkıh ve şiirde tam bir vukuf sahibi olup felsefede üstadı
Şahabüddin Sühreverdi idi.
Alâüddin Keykubad'ın vefatından az zaman sonra memleketin
başına çöken moğol tahakkümü sebebiyle fikir hareketleri burmuş
gibidir. Artık eski refah devrine ait eserlere pek de tesa-o f
edilmemektedir. Bu XIII. asrın ikinci yarısında ikinci İzzeddin Keykâvüs
namına 655 H. 1257M.de telif edilen Letaif-ül-hikme isminde bir
felsefe kitabına tesadüf ettiğimiz gibi 1257 de Selçuk veziri Muînüddin
Süleyman Pervane namına Saîdüddin Ferganî'nin telif ettiği tbn Farız'ın
meşhur kasidesinin şerhi olan farsca Meşarık-ud-derar-iz-züher
fi heşf-i hakayık-ı nazm-id-dürer tasavvufî bir eserdir.
683 H. 1284 M. de Mahmud oğlu Hatib Mehmed'in İkinci Mesud
namına telif ettiği farsca siyasete dair Kıstas-ül-adâle ile El-Evamir-ülAlaiye)
isimli farsca îbn Bîbî Selçuknâmesi, Horasanlı koca Dehhanî'nin
Üçüncü Alâüddin Keykubad'ın emriyle yazdığı farsca manzum
selçuknâme ve Sadr-ı Mütetabbib diye meşhur olan Rük-neddin Ebu
Bekir'in münşaata dair Ravzat-ül-küttab ^jj) ( ^LSOi isimli eseri ve şair
Nasırı tarafından 689 H. 1290 M. de Ahi Mehmed namına yazılan
Fütüvvetnâme ile yine aynı zatın 699 H. 1299 M. de yazdığı manzum
îşrakat risalesi ve Yusuf isminde biri tarafından sükâtun faidesine dair
yazılan ve mühim hikâyeleri ihtiva eden Hamuşnâme, diğer bazı
tercümeler ve risaleler XIII. yüzyılın ikinci yarısında kaleme alınmış
eserlerdir, 23
Kaynak;3 Ord. Prof. İ. Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları : 1 / 22-27