Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

21

Friday, 19.08.2011, 20:52

Bir Hüzün Mevsiminden Çıkarken Kalbim

Ayrılıkların puslu aynasındadır
bekleyişlerin solgun yüzü
Bekleyişler ki demlenişidir sabrın
damıtır sessizliği ve üzüncü
damıtır gurbetin kavruk memesinden
ve emzirir
hasretin yanık yüzlü çoçuğunu

Sen ey sabrın ve üzüncün dervişi
başını zamanın göğsüne koy
ve dinle yalnızlığın iç çekişlerini
Yalnızlıklar ki suskun bir akşam üstüdür
usulca örtülecektir gecenin sessiz tülünü
ve düşecektir ince bir rüzgarla
hüznün harmaniyesi

Ey yenilgilerin bezgin kuşu
suskunun sarı sıcağındasın bunca zaman
bataklıklardan sızan sinsi ve pis
bir kokudur içinde tortulaşan kuşku
Ve bulutsu bir ağırlığın yüküdür
gittikçe ağırlaşan
gittikçe yüreğini zonklatan

Sen ki şafağın göğü müsün
imbikle göğsünde göğün sütünü
ve emzir sönmekte olan yıldızları
sonra başını solgun bir demet gibi hasretin kuru dallarına koy
dinle köpüklü kıyıların çağlayanını
imbatın serin elidir yüzünü okşayan

Güneşi kopar dalından ellerine al
ve durmadan canını yakan sözü
bitir şiirin kalbine
akıt artık umudun billur ırmağını
kavruk çölüne yüzümün
ve bir sevda gibi yanaş
hayatın kıyılarına

Yoksa ey kalbim
tel bile olamazsın şiirin sazına

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

22

Friday, 19.08.2011, 20:52

Bu Kent Öldürüldü Diyorlar

Bu kent öldürüldü diyorlar
kurşuna dizildi bir geceyarısı

Hayaletler geziniyormuş şimdi
sokak aralarında ve caddelerde
baykuş tüneği olmuş alanlar
ve yarasalar uçuşuyormuş

Silah ve esrar kaçakçıları
altın çağını yaşarlarken
artıyormuş bir yandan da
kumarhaneler, meyhaneler

Borsa oyunları, hileli iflaslar
birbirini kovalayıp dururken
nasıl çıkmışsa pek bilinmiyor
yaygınmış şimdilerde rus ruleti

İntiharların sayısı bilinmiyor
çoğalıp duruyormuş fahişeler
ve artık bunların hiçbiri
olay bile sayılmıyormuş şimdi

Bu kent öldürüldü diyorlar
bahar gelmez artık buraya

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

23

Friday, 19.08.2011, 20:53

Bunca Ayrılıktan Sonra

O yorgunluğun kitaplarındaki
umutsuz sevgiler miydi düşleri eskiten
bir kez miydi tam yüreğimize saplanışı
o kemirgen kuşkuların
o yabanıl uğultuların

Ömürboyu yalnızlık yargılısının
buluvermek birden kerem sevdasını
canımızın çekirdeğinde
üstelik
bunca ayrılıktan sonra

Soyunup bütün kitaplardan
hüzünden, ayrılıklardan
aşmak istesek de masal dağlarını
tutabilir miyiz yelesini
o tanrısal atların

Dinlenirken sevginin billur ırmağında
güneş kararıyor apansız
çatlıyor yüreğimizde yalnızlık tohumu
ve gurbet
batırıyor dişlerini etimize.

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

24

Friday, 19.08.2011, 20:53

Burdayım Sözümde

... Düşüyorum
Karıncanın peşine, minik depremler oluyor
Yabanıl ot kokuları, sonra düşler, düşüyorum...
Puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli
Sular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizde

Burdayım sözümde, yanlışsa da bu istasyon
Bir ben yitirmedim galiba belleğimi, bir de
Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler
Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum

Acı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik
İnat ve öfke, kaybediş ve kayboluş oluyoruz
Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın
Ayışığı, telgraf direkleri ve fesleğenler
Burdayız işte, durgun bir sessizlikteyiz şimdi

Unutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran
Kampana çalarken çöldeyiz, o geniş çevrende
Mısır'ı soyun diyordu Musa, belleksizdir firavun
Babil ve burası iki istasyon, iki uzak nokta
Belki bir imgede düzlem olabilen iki grilik

Düşler ve tarih inilecek son istasyon
Burdayım işte, güzel bir yanlıştayım şimdi
Beklemesini bilmiyor acalesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

25

Friday, 19.08.2011, 20:53

Çingeneler

Gün biterken çingenlerle
inecek ovaya çengilerle
Ateş yakılacak ve birer
yalım düşecek kızların yüzüne

Dinle ve sorular sor kendine
Doğayı, insanı ve geceyi
neydi güzelleştiren böyle
Yolculukları güzelleştiren neydi

Tan atımına gelince vakit
istersen bir kolunu dağların omzuna at
Unutma geceyi bütün bir ömür

Buruşturulup atılıvermiş
uzak ve ansız bir bakış
uzak bir buluttur şimdi keder

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

26

Friday, 19.08.2011, 20:54

Çocuksun Sen - II

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm

Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)

Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte

Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan

Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su

Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle

Çocuksun sen, çocuğumsun

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

27

Friday, 19.08.2011, 20:54

Çocuksun Sen I

Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte

Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum

Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için

Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa

Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan

Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada

Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin, bağışlayansın, biad ediyorum.

Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil.

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

28

Friday, 19.08.2011, 20:55

Deli Kuş

Deli kuş bilir misin nedir
türküler kadar sevdalanmak
duyabilmek yüreğinde
bir depremin uğultusunu

Suya düşen bir karanfilse yüreğin
bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm
vursun seni o taştan bu taşa
o çağlayandan bu çağlayana sürüklesin

Kavgadan uzak kalmışsan
sevdadan da uzaksın demektir
devinmez yüreğinin mağması
çatlamaz sabrın kara taşı unutma

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

29

Friday, 19.08.2011, 20:58

Dövüşen Anlatsın

Elimizde acının kehribar tesbihi
ki kayıp durmakta parmaklarımızdan
Ey şair
yine bölük pörçük anlattın
yine eksik bıraktın bir şeyleri
gün devrilmekte ama sen
tutmamışsın acımızın çetelesini
Sen sus artık, bize bundan sonrasını
dövüşen anlatsın
Ey tarih, aç solgun yapraklı defterini
ve oku hayatımızın parçalanmış hikayesini

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

30

Friday, 19.08.2011, 20:58

Düş Yollara

I

Söğüt ağaçlarının
Bulutsu serinliği
Gümüşsü bir renge
Çevirirken akşamı
Uzak dağbaşlarını
düşürür aklına

Çıkar sedef kakmalı
Gümüş çakını o zaman
Bir dal kes ışkınlardan
Ve usulca yaslan
Yaşlı bir çınarın yorgun göğsüne

Çınarlar ki ağırbaşlı
Ve biraz bilgedirler
Yorgun ve kederli
Gövdeleriyle onlar
Nice öyküler dinlemiş
Çok umur görmüşlerdir

Nice aşkların tanığı
Nice gizlerin suskun
Taşıyıcısıdır çınarlar
Ve bu yüzden saygın
Bir yerleri vardır
Halk duyarlığında

Ve derler ki onlar için
Kendilerinden başkasını ele vermemişlerdir

II

Uzak dağbaşları
Yalnızlıkları getirir aklına
Bir de efkarlı türküleri
Ve senin yalnızlığın
Ancak dağlara sığabilir
Bir de türkülere

Belki bir zaman
Geçitler kapanmış
Koyaklar tutulmuş olabilir
Yabanıl sesler, ateşböcekleri
Kıpırdayıp durur çevrende
Bir de sessizlik

O zaman
Bir tutam kekik
Bir tutam dağlalesi kopar
Ve usuldan usuldan
Söylemeye dur
Eşkiya türkülerini

O türküler ki biraz kederlidir
Ama kendilerinden başkasını
Ele vermemişlerdir
Göreceksin önce çobanlar
Ses verecek sana
Sonra bütün bir doğa

Doğayı aldın mı yanına
Gürül gürül akan kalabalıksın
Üstelik eşkiya türküleri
Ve çınarlar seninledir
O zaman çekinme
Düş yollara

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

31

Friday, 19.08.2011, 20:59

Eski Bir Hüzünle

Günlerdir eski bir hüzünle çıkıyorum voltaya
(kötüye işaret bu, üstelik yalnızlığa sığınıyorum)
Unutup gitmişim ezberimdeki bütün şiirleri
bulutlara bakıyorum uzun uzun, yalnız bulutlara

O uzak kasaba akşamları düşerken aklıma
tecrit’teki yine bir türkü tutturuyor
Ey kalbim sana denk düşüyor bütün bu acılar
acılar tek ve mutlak olan bir şeyi anlatıyor

Yağmur kuşları geçiyor avludan sürü sürü
dalların hışırtısını duyuyorum, üşütüyor beni
Ötede, kentin üstünde bir şimşek çakıyor birden
suretin yansıyor göğe ve her yağmur damlasına

Uzak bir anı oluyor her şey, silikleşiyor
ve alnım ateşler içinde, bir tutabilsen
unutup gitmişim bütün türküleri artık
(kötüye işaret bu, üstelik yalnız sana sığınıyorum)

Kısa süren hastalıklar vardır ya, işte öyle
geçip gidiyor akşama doğru hüzün bulutu
resmini asıyorum ranzamın başucuna yine
ve bir türkü tutturuyorum günün son çayında
-Teslim olmayalım halilim kurşun atalım!

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

32

Friday, 19.08.2011, 20:59

Eylül

Eylül, gülleri soldurarak
duyurdu bu yıl kendini
Böyle olacağını bile bile
şaşırttı bizi yine de

Daha bir demet kır çiçeği
alıp koymadık vazoya
Güller mi unutturdu bize sevinci
yoksa aşındırdık mı kimi duyguları?

Şöyle bir akşam
şöyleşemedik dostlarla
erkenden kapandı perdeler
yorgun muydu çocuklar da?

Her gün yağmalanan
talan edilen sevincimiz
kurudu galiba büsbütün
su yürümüyor dallara

Ama kırpıntı, bir küçük
uç uç böceğinin her nasılsa
konuvermesi balkona
uyarıyor bizi irkilterek

Bu kahrolası taraka
bitecek gibi değil sokaklarda
Çekip kapıyı çıkmak en iyisi
dalmak caddelere, varoşlara

Belki o zaman eylül
şaşırtmayacak bizi
bulup çıkaracağız çünkü
evrenin öteki yüzünü

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

33

Friday, 19.08.2011, 21:00

Geceleyin Kırda

Kuytu bir köşesindeyim
ve yorgun bedenimin altında
çıtırdıyor kuru yapraklar
Üstte kristal bir gök
ve yıldızlar
ozancasına

Yalnızım
sıkıntının yalnızlığı değil bu
Düşlerle el ele
yaşamayı dillendiren
ve yudum yudum özümleten
bir sevgi yalnızlığı

Dinlendiriyor yüreğimi
kafamı
bedenimi
serin okşayışlarıyla doğa
Dinliyorum en güzel türküsünü
kurdun kuşun

Uçmak için
kanat aramıyorum

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

34

Friday, 19.08.2011, 21:00

Geldim İşte

Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
Su ve ateş, bir de gülünç yalnızlığım var sana
Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller

Suyu dinle, ateşi yak, özledim demek bu

Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye
Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi
İntiharsa günahtır, külliyen yasak bilirsin
Pısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları

Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik
Hatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur
Tayyare pulları getirdim sana, evden kaçışlarımı
İstersen yok say bunları, tespih de yapabilirsin

Beni vur saatin altında, seni seviyorumdur bu

Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda
Kendini ölümlü sanıyor, onu getirdim ganimettir
Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu
Suyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına

Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim işte, onarılmaya değil

Kov beni kabilenden, ama bekliyorum demek bu

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

35

Friday, 19.08.2011, 21:00

Gidersen Yıkılır Bu Kent

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adreslerdeydik, kimliksizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Bir de seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız, saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olmayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma, üşürsün
Bir ceylan sessizliği olur burda aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler, nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi, bir fesleğen kokusu
Şimdi uzak yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde.

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

36

Friday, 19.08.2011, 21:01

Gitmek

Bu vadideki karanlığı
ve büyük soğuğu düşün
B. Brecht

Gitmek. Bir hançeri inceltip
Okyanusa daldırmak isteği
Ya da düşebilmek atlasların
Dışına ki ey kalbim
Yalnızsın bu yolculukta da

Gitmek. O kaos duygusu, aklın
Sarsıntılarla yorgun düşüşü
Bilincin kamaşması belki de.
Rehin bırakılacak bir şey yok
Unuttuklarından başka.

Gitmek. Bir büyü gibi saran
Ağrılar yumağı, kışkırtılmış
Düşlerdir ki sen şimdi
Esirgeme kendini kalbim
Kederin o derin yalnızlığından

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

37

Friday, 19.08.2011, 21:01

Göç

Göç oldu bir acıdan öbür acıya
oysa sağrısı kurumamıştı atımızın
daha dün sürüp gelmiştik buralara
bugün göründü yine yolların ucu

Devrildi kıl çadırlar seher vakti
usulca uyandırıldı çocuklar
ve kadınlar bohçası çözülmemiş
bir keder gibi gibi düştüler yola

Turnalar gitti biz gittik
bitmedi peşimizdeki nal sesleri
nerde konaklasak tedirgindik
kuruyordu ırmaklar ve göller

Bir yangın gibi taşıyıp durduk
kederi ve acıyı göğsümüzde
yer gök duman içindeydi sanki
genzimizi yakıyordu ayrılıklar

Zulüm bırakmadı peşimizi hiç
biz gittik o buldu izimizi
konar göçer olduk yedi iklimde
tanığımızdır dağlar taşlar

Yalnız bir öfke ışıltısı kaldı
gözlerimizin yorgun sularında
yaşamak bir inat oldu artık
yaşamak bir direnme oldu zulme

Ve işte devrildi yine kıl çadırlar
göç başladı bir acıdan bin acıya
Geride akşamın küllenen ateşi
ve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

38

Friday, 19.08.2011, 21:01

Gurbet Mutlaka Olacaktır

Gurbet ne ki yüzyılımızda
Demek de bir yabancılaşmadır
Çünkü varolduğu her yerde insanın
Gurbet mutlaka olacaktır

Sevda ile hasret varsa eğer
Zulüm varsa mahpusluk varsa
Ayrılıklar yakıyorsa içimizi
Gurbet mutlaka olacaktır

Solgun bir ışık altında yazılıp
Uçları yakılan mektupların
Yarısı ağıtsa yarısı türküdür
Ve gurbet mutlaka olacaktır

Bekleyişlerle direnen ömrün
Dağlamaktaysa bağrını hicran
Ve kıskıvrak sarıyorsa keder
Gurbet mutlaka olacaktır

Oyalı bir mendilin kanaviçesindeki
Sabrın kararttığı gül demetine
Usulca düşüyorsa bir damla gözyaşı
Gurbet mutlaka olacaktır

Gerçi taşbaskısı kitaplar
İşportaya düştükten bu yana
Hüzünden epey uzaklaştık
Ama gurbet yine de vardır

Suyun serin göğsüne daldırılan
Kızgın bir demirdir gurbet
Toplar bin yıllık duyarlıkları
Ve acıları hiç eskitmeden

Gurbet ne ki yüzyılımızda
Demek de bir yabancılaşmadır
Çünkü varolduğu her yerde insanın
Gurbet mutlaka olacaktır

II

Hiçbir şey gideremez iç sıkıntılarını
Memleketin şarkıları ve tütünü gibi
Ve usulcacık okşar
Karadeniz vapurunu nazım
Yanar elleri

Zamanın bağrında kanayan
Birer zakkumdur her sürgün
Hasretin elleriyle yoğurur hüznü
Ve kanatır gurbetin
Kadim yarasını

Dersim sürgünden öte birşey
Zilan bir kerbeladır aslında
Hala anlatır ki aşiret çocuklarına
Bir zulümdur gurbet
Zulümden de öte

Gurbet ne ki yüzyılımızda
Demek de bir yabancılaşmadır
Çünkü varolduğu sürece
Dünyada zulüm
Gurbet mutlaka olacaktır

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

39

Friday, 19.08.2011, 21:02

Gülüşün Eklenir Kimliğine

Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de

Aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece

Her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
eski bir eylüle gireriz böylece

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim, sokağı devriyeler basar
bir de gülüşün eklenir kimliğime

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

40

Friday, 19.08.2011, 21:02

Gün Kararmasın Geldiğinde

Güz yakmadan gülün pembesini
avuçlarımda o, sokul yanıma
gülüşünle ısınsın bedenim
ve dudaklarımda acılaşan ıslık
adınla çiçeklensin

Serçeler göçe dayanmaz bilirsin
ne özleyen bir bakış kalır
ne de sımsıcaklığın
sular donar yürek üşür
sende kalır seni yakan

Uçurumlar açılır yollarında
buharlaşır çiy damlaları
Terli bir kısrak gibi gel kapıma
savrulsun saçların
yastığım kekik koksun

Uzağı yakın et
pembeleşsin çarşafın
ölüm kapımın tokmağında
ayrılığı iyi bilirim
ferhat olmıyayım dağlarda

Ey gülün pembesi ile
bir gülümseyişi paylaşan
kar yağıyor yatağıma
avuçlarım kutuplara döndü
gün kararmasın geldiğinde

Benzer konular