Giriş yapmadınız.

  • Konuyu başlatan "Gönül "abla""

Mesajlar: 4,086

Kayıt tarihi: Apr 13th 2010

Konum: "TÜRKİYE"

  • Özel mesaj gönder

1

Friday, 9.07.2010, 13:51

Çatlak Kova...


Hindistan’da bir parya, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış.
Kovalarından biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan sahibin evine ulaşan uzun yolu dolu
olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş.
Bu yıllar boyunca her gün böyle devam etmiş.
Parya her seferinde sahibinin evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur
duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç
duyuyormus.
Sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında Parya’ya seslenmiş:
”Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum...”
”Neden?” diye sormuş Parya. “Niye utanç duyuyorsun?”
Kova cevap vermiş:
”Çünkü yıllardır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim
kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.”
Parya şöyle demiş:
”Sahibin evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri farketmeni istiyorum.”
Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ışıtan güneşi görmüş.
Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine Parya’dan özür
dilemiş.
Parya kovaya sormuş:
”Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını farkettin
mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek
tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri
toplayıp onlarla sahibin sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri
yaşayamayacaktı.”

Bu mesaj 2 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "ZeN" (14.09.2010, 21:23)


Sütlac

Profesyonel

  • "Sütlac" bir kadın

Mesajlar: 2,154

Kayıt tarihi: Jun 3rd 2008

Konum: Kase / Buzdolabi

  • Özel mesaj gönder

2

Friday, 9.07.2010, 19:38

daha oncede okumu$tum cok guzel bi yazi tskler :rolleyes:

perihan

Orta Düzey

  • "perihan" bir kadın

Mesajlar: 364

Kayıt tarihi: Apr 11th 2010

  • Özel mesaj gönder

3

Friday, 9.07.2010, 19:39

süper

4

Friday, 9.07.2010, 20:25

Parya kovaya sormuş:
”Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını farkettin
mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek
tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri
toplayıp onlarla sahibin sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri
yaşayamayacaktı.”

;( ;( ;( çok güzelmiş ablosum yüreğine sağlık tesekkürler bu harika paylaşım için...

  • Konuyu başlatan "Gönül "abla""

Mesajlar: 4,086

Kayıt tarihi: Apr 13th 2010

Konum: "TÜRKİYE"

  • Özel mesaj gönder

5

Friday, 9.07.2010, 22:04

Ellerinize sağlık arkadaşlar,beğenmenize sevindim,yorumlarada ayrıca teşekkürler ^^

DJ*LAZ*GÜLÜ

Profesyonel

  • "DJ*LAZ*GÜLÜ" bir kadın

Mesajlar: 2,578

Kayıt tarihi: Apr 30th 2008

Konum: Almanya-nrw

  • Özel mesaj gönder

6

Friday, 9.07.2010, 22:38

cok güzel bir paylasimdi tskler.. ;)

  • Konuyu başlatan "Gönül "abla""

Mesajlar: 4,086

Kayıt tarihi: Apr 13th 2010

Konum: "TÜRKİYE"

  • Özel mesaj gönder

7

Friday, 9.07.2010, 22:41

ben teşekkür ederim Lazgülüm ^^

8

Thursday, 7.11.2013, 20:31

Delik Kova İlham Öyküleri

Delik Kova dini hikaye Murat Çiftkaya Bir zamanlar efendisinin evine her gün nehirden su taşıyan bir köle vardı. Köle boynunda taşıdığı bir sopanın iki ucuna birer kova asar, bu kovaları nehirden aldığı su ile doldurur ve eve getirirdi. Ancak kovalardan birisi birkaç yerinden delinmiş eski bir kovaydı. Dolayısıyla, nehirde ağzına kadar doldurulan suyun ancak yarısını tutabilirdi eve kadar. Diğeri ise yep yeni ve sağlam bir kovaydı. Suyu hiç sızdırmadan taşırdı. Tam iki yıl bu böylece devam etti. Sucu köle nehirde iki tam kova dolduruyor, efendisinin evine geldiğinde ise geriye sadece bir buçuk kova su kalıyordu. Deliksiz kova bu başarısıyla gurur duyuyor ve ?Ben işimi tam görüyorum? diyerek böbürleniyordu. Zavallı delik kova kusurundan dolayı utanıyor ve kendisinden beklenenin sadece yarısını yapabildiği için hep üzülüyordu. İki yıl boyunca deliğinden su sızdırmayı içine sindiremediği için, bir gün dile gelip nehir kenarında sucuya şöyle dedi: -Ey sucu insan! Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum. -Niye ki? diye sordu sucu. -Neden utanıyorsun? -İki yıl boyunca, yan tarafımdaki çatlaklar yüzünden sular akıp gitti ve yükümün sadece yarısını efendinin evine götürebildim. Benim kusurum nedeniyle sen de gayretlerinin karşılığını tam alamıyorsun. Sucu eski delik kovaya acıdı ve şefkatli bir sesle şöyle dedi: -Efendinin evine dönerken, yol kenarındaki çiçeklere bir dikkat et istersen. Gerçekten de, tepeye çıkarken, delik kova yol kenarındaki enfes yaban çiçeklerini gördü ve bu onu birazcık neşelendirdi. Ama yolun sonunda yine kederlendi, çünkü yükünün yarısını yine çatlaklardan akıtmıştı. Bu başarısızlığından ötürü sucudan yine özür diledi. Sucu kovaya şöyle dedi: -Yolun sadece senin tarafında çiçekler açtığını, diğer tarafında hiç çiçek olmadığını farketmedin mi? Bu neden böyle biliyor musun? Ben senin delik olduğunu baştan beri biliyordum ve bundan faydalanmak istedim. Senin tarafındaki yol kenarına çiçek tohumları ektim. Ve her gün dereden dönerken onları sen suladın. İki yıl boyunca bu güzel çiçeklerle efendimin masasını süsleyebildiysem, bu senin sayende oldu. Senin sayende, efendimin odası böylesine güzelleşti..

9

Saturday, 4.04.2015, 08:36

Engellerden Korkma, Mutluluğu Yakala



Engellerden Korkma, Mutluluğu Yakala; Hindistan’da yaşlı bir bahçıvan, her sabah ırmağa gider, iki kovayı da ağzına kadar suyla doldurduktan sonra efendisinin konağına gelir, efendisinin bahçesindeki nadide çiçekleri sularmış.

Fakat kovalardan birinin altı delikmiş, bu yüzden suyun yansı yola akarmış. Buna rağmen yaşlı bahçıvan yıllardır su taşıdığı kovayı atmaya kıyamaz, efendisine belli etmeden kullanırmış.

Bu duruma kova o kadar içlenmiş, o kadar içlenmiş ki, günlerden bir gün dile gelip ihtiyar bahçıvana üzüntülerini bildirmiş:

“Ey benim aziz dostum” diye başlamış söze, “yıllardır o kadar zahmet çektiğin halde, bir türlü beni doldurduğun gibi götüremiyorsun. Altımda bir çatlak oluştuğu için ister istemez su kaybediyorum. Sana zarar veriyorum. Buna rağmen beni atmıyor, benden vazgeçmiyorsun. Söyle senin için ne yapabilirim?”

Yaşlı bahçıvan:

“Zaten yapıyorsun” demiş gülerek, “yol kenarlarına dikkat ettin mi, senin tarafın yemyeşil olduğu halde arkadaşının tarafı kupkuru. O yol boyunca gülümseyen yeşillikler senin sızdırdığın suyla hayat bulmuşlar, bu az şey mi?”

“Hiç böyle düşünmemiştim” diye mırıldanmış kova. “Sonra” diye sürdürmüş ihtiyar bahçıvan, “ben seni hep bununla değerlendirdim, altındaki çatlakla hiç değerlendirmedim. ”

Derin bir nefes aldıktan sonra eklemiş, ihtiyar bahçıvan:

“Dahası var: Ben insanlara da kusurları açısından değil, faziletleri açısından bakarım. Ve her insanda sevilecek bir yan bulurum. Bu yüzden dostum çoktur. ”

Elindeki kovaya gülümseyerek bakmış: “Biliyor musun, bütün bunları senden öğrendim.” Kova şaşkın şaşkın mırıldanmış: “Be., benden mi, ama nasıl olur?”

“Evet senden” demiş yaşlı bahçıvan, “su sızdırdığını fark ettiğimde atmaya karar vermiştim, ama baktım senden sızan sular yol boyundaki yeşilliğe hayat veriyor. O zaman oturup düşündüm ve bir karar verdim... ”

“Nasıl bir karar?”

“Her şeyi güzel yönleriyle de görme kararı. O gün bu- gündür başta insanlar olmak üzere tüm kâinatı ve tüm hayatı güzel yönleriyle de görüp mutlu oluyorum.

Belki de engelleriniz olmasaydı; azimli ve mücadele ruhlu başarıya koşan seçkin bir insan olamayacaktınız. Belki de siz farkında olmadan engeliniz, başarılarınız toplumda ayna vazifesi görüyor olup, birileri başarı yolunda sizden ilham alarak ilerliyor olabilir.

Hepimizin kendimize özgü engelleri vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız.

Engellerinizden korkmayın. Onları sahiplenin.. Engellerinizin gerçek gücünü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.
KAYNAK;

- Simyacı adlı romandan alıntıdır.