Giriş yapmadınız.

1

Thursday, 30.01.2014, 18:03

Hayat Askida




HAYAT ASKIDA

Bir kaç yıl öncesine gitti aklım: Ben bir masanın
gerisindeydim. Hemen karşımdaki koltuğa bir kadın oturuyor, kalkıyor, sonra bir başkası oturuyordu. Karar vermekte zorlanıyordum; bunların hangisi benim sekreterim olacaktı? Özgeçmişlerine bakıyor notlar alıyor ve düşünüyordum.
“Hep böyle dalgın mısınızdır?”
Dönüp baktığımda karşımda yeni bir yüz gördüm.
“Hayır,” diye mırıldandım.
Sekreter adayı yanı başıma kadar geldi ve özgeçmişinin yazılı olduğu kâğıdı uzattı. Genç kız koltuğa giderken ardından bakıyordum.
Yerine otururken, “Bacaklarımın titremesine aldırmayın,” dedi.
“Fark etmedim zaten,” dedim. “Niye titriyor bacaklarınız?”
“Heyecandan değil,” dedi. Rahat görünmeye çalışıyordu.
“Peki neden?”
“Bunun hiçbir önemi yok. Fakat heyecanlandığımı düşünmenizi istemedim.”

Ben dışarıdaki manzaraya dalmışken, onun gelişini fark etmemiştim. Belki bu yüzden, belki de tavırlarıyla kendini fark ettirmeyi başarıp beni suçlu hissettirdiği için diğer kızlara sormadığım bir soru sordum ona:
“Camdan dışarıya bakın,” dedim. “Ne görüyorsunuz?”
Pencereden, minareler, kız kulesi, ve deniz görünüyordu. Hepsinin üstüne lapa lapa kar yağıyordu.
“Anılarınız görünüyor,” dedi. “Kar tanelerinin üstüne yapışmış, şehrin üstüne dökülüp duruyorlar.”
“Niye böyle düşündünüz?”
“Ben değil” dedi. “Siz böyle düşündünüz. Odaya girdiğimi bu yüzden fark etmediniz.”
Elimdeki öz geçmişe baktım, ama yazılanlar beni hiç ilgilendirmedi. Kız iki kez kuru kuru öksürdü.
“Karda, bu yüksek topuklarla yürümek sizi zorlamış olmalı,” dedim. “Bacaklarınız bu yüzden mi titriyordu?”
“Ne önemi var ki,” dedi. “Belki soğuktan, belki hasta olmama rağmen, bu görüşmeyi yapma mecburiyetim yüzünden yürümekten, umutsuzluktan ya da...” Sustu yeniden öksürdü. “Bunlar kimi ilgilendirir ki, siz bir sekreter arıyorsunuz ben de görüşme için buradayım işte.”
Birdenbire “Karnınız aç mı?” diye sordum. Daha sorarken kendim bile bu soruya şaşırmıştım.
“Benden öncekilere de bu soruyu sordunuz mu?” Cümlesini tamamlarken kız yine öksürdü.
“Hayır,” dedim ve yeniden pencereden dışarı baktım. Hava tipiye çeviriyordu. Kıza döndüm yeniden. Makyajına rağmen solgun görünüyordu. Fakat bu solgunluk ona hüzünlü bir güzellik vermişti.
“Siz sonuncu adaysınız,” dedim. “Yanlış anlamazsanız, beraber bir şeyler içmeyi öneriyorum.”
“Bir şeyler içmek mi?” dedi kız; şaşkın görünüyordu.
“Çorba,” dedim, “sıcak bir çorba.”
Kızın hasta ve aç olduğu hissi içime yerleşmişti.

Sıraselviler Caddesinde yürürken, bir an ayağı kaydı kızın. Koluna yapıştım derhal ve düşmesini önledim. O an durdu ve bana dönüp,
“Benim adım ne?” diye sordu.
Masamda kalan özgeçmişteki adı hatırlamıyordum. Çaresiz bir mahcubiyetle baktım ona, gözlerim hafızamda dolaşıp, ismini bulmaya çalıştı, ama nafile!
Kolumu çimdikler gibi sıktı. “Adını bilmediğiniz birini yemeğe davet ettiniz. Bu nasıl bir şey?”
“Adınızdan önce insan olmanız yeterli değil mi?”
Üstümüzden karlar uçuşup gidiyor, ve kız sağ eliyle kolumu kavramış, kaldırımda öylece duruyorduk. Gözleri gözlerimi delerek içime doğru geçti. Tuhaf bir bakıştı. Sanki bir dedektör gibi zihnimin derinliklerini araştırıp bir saniyede geriye döndü.
“Samimisiniz,” dedi. “Fakat kiminle çorba içtiğinizi bilmelisiniz: Benim adım Deniz!”
Deniz’di o. Dalgalı, durgun, coşkun Deniz! O günden sonra sekreterim ve yardımcım olan, ardından müşteri temsilcimiz olan, sonra başka bir şirkete uçup giden Deniz. Sevgilim olan Deniz! Beni “fazla duygusal” bulan Deniz! Sonradan bütün o iş görüşmesi diyaloğunu düşündüğümde doğaçlama oyunculuğuna hayran kaldığım Deniz!

HAYAT ASKIDA (roman)

2

Thursday, 30.01.2014, 18:05



Birden irkilerek durdum. Sanki az ötemde bir şey kıpırdamıştı. Ne olduğunu anlayamıyordum ama orada bir şey vardı. Bir nefes sesi duyuyordum. Bu benim nefesim değildi, çünkü nefesimi tutmuştum. Hırıltılıydı duyduğum ses. Yanı başımda ne olduğunu kestiremediğim korkunç bir şey olmalıydı. O an çukurun hemen kenarındaki küreği yanıma almadığıma ya da sapını söküp, onu gerekirse kendimi korumak için bir silah olarak kullanmayı düşünmediğime dehşetle hayıflandım. Eğilip, ayaklarımın dibinde bir taş aramak istiyor ama korkudan kıpırdayamıyordum. Birden aklıma Salim Usta’nın verdiği silah geldi. Ceketimin ceplerine soktum ellerimi. Sağ cebimde duruyordu o anahtarlık süsü verilmiş bomba. İşe yarar mıydı bu küçücük top? Cebimden çıkardım. Avucumda bombayı sımsıkı tuttum. Başparmağım basmam gereken pimlerin tam üstünde duruyordu şimdi. Herhangi bir saldırı olursa onu patlatmayı deneyecektim. Nefesimi bile kontrol ederek, öylece sessizce bekledim. O sırada karın gurultusuna benzer bir inilti duydum karanlıkta. Az ötedeki varlığın vahşi bir yaratık olduğunu düşündüm. Herhalde bir hayvan vardı yakınımda. Bu beni az da olsa rahatlattı. Bir insanın varlığı beni daha çok endişelendirecekti.

HAYAT ASKIDA (Alıntı)

3

Thursday, 30.01.2014, 18:24



Kadıköy’de, adımlarımın haftalardır beni asla götürmediği o muhitte buluvermiştim kendimi. Yoğurtçu Parkı’ndaydım; Deniz’in oturduğu apartmanın tam karşısındaki parkta. Gözlerim onun pencerelerinde kalmıştı dakikalar boyu. O pencerelerde dolaşan gölgesini görmek istiyordum. Günlerdir uyku uyumamıştım. Onca zaman direndikten sonra o ayazlı gecede niçin oradaydım? Bilincim kendime bir oyun mu oynamıştı? Oraya ölmek için mi gitmiştim gerçekte? Evinin karşısındaki parkta, bir tahta kanepede sabah donmuş olarak bulunmak ona vermek istediğim bir ceza mıydı?

HAYAT ASKIDA (Roman)

4

Thursday, 30.01.2014, 18:27



Kış aylarında sokaklarda gölge gibi dolaşıp, evde kendi yalnızlığımla baş başa kaldığımda içimdeki isyan yoğunlaştıkça kırılan ruhumu düşündüm. Pencereden uçsuz bucaksız kente bakıp, kendimi küçücük, çaresizlikle kuşatılmış hissediyor ve gözlerimin dolmasına engel olamıyordum...

HAYAT ASKIDA (Roman)

5

Thursday, 30.01.2014, 19:17





Ellerim bir anda boş kalmıştı. İstanbul hiçbir kış olmadığı kadar soğumuştu. İçim buz kesmiş ve koca bir adam olmama rağmen, göz yaşlarım yüzümde donmuştu. Tam uykuya dalınırken hissedilen o boşlukta bulmuştum kendimi: Düşüyordum. Onu aramak ve ona yalvarmak nafileydi bunu biliyordum. Sevginizi çağlayan yaptığınız biri, birdenbire sırtını dönüyorsa, yalvarmak kendinizi aşağılamaktı. Hele de bu terk ediliş hayattaki bulunduğunuz yerden tam düşerken yapılmışsa, tahammül edilmez bir isyan duygusunun parmakları arasında oyuncaktınız artık. Fakat yüreğimdeki özlem duygusu isyanıma baskın geliyor ve içimdeki o yırtılma hissini dindiremiyordum. Kendimi kimsesiz, yapayalnız, çaresiz hissediyordum. Hiçbir tanıdığa tesadüf etmiyordum sokaklarda. Bazı akşamlar, benim gibi işsiz kalmış birkaç dostla telefon görüşmelerim oluyordu. Öylesine yitiktim ki, kendimi bazen hiç bilmediğim sokaklarda, gitmediğim semtlerde buluyor, bazen, sabah olduğu halde, o sokaklarda umutsuzca yürümeye devam ediyordum.
Artık sokaklar aynı sokaklar, kokular aynı kokular değildi; sadece bunu biliyordum. Her yerde yürüyordum fakat sadece Kadıköy’den, onun evinin olduğu muhitten geçemiyordum.

HAYAT ASKIDA (Roman)

6

Thursday, 30.01.2014, 19:21



Sahip olduğu bankanın parasını cebine aktardığı söylenen bir adama göz kulak olmak için yola koyulmuştum. İçinde yaşadığımız ekonomik kriz ve aylarca yaşadığım işsizliğin sebebi bu adam ve onun gibi fırsatçılardı oysa. Onların devleti yönetenlerle kol-kola oluşturdukları rant ekonomisi çökmüş ve her zamanki gibi bu enkazın altında çalışanlar, kıt kanaat geçinenler; kısacası halk kalmıştı. Cebimde para varken ülkülerimi unutmuş, kendimi sisteme entegre etmiş, bir şirketin bana biçtiği rolü oynayarak kendimi önemli biri sanmıştım. Oysa üsttekilerin piyonundan başka bir şey değildim. Cilalı kartvizitlerden ibarettim. Aslında hayata kattığım hiçbir güzellik yoktu. Yaptığım iş, halkın gözünü boyayarak, onların iyiliği için değil, sermaye sahibinin para kazanması için üretilmiş şeyleri satın almalarını sağlamaktı. Bunun için metinler yazıyor, oltayı hazırlıyor ve insanların zokayı yutmaları için çalışıyordum. Ben ideallerimi yaşamak yerine yaşadığım şeylere inanmaya başlamıştım. Hikayesini yazmayı düşündüğüm Salim Usta gibiler itilip kakılırken, Siyasal Bilgiler Fakültesini birincilikle bitiren arkadaşım Ahmet bitpazarında eskicilik yapmaya çalışırken fırsatçılar, hırsızlar, köşe dönücüler bolluk içinde yüzüyor, her şeyi ve herkesi satın alabiliyorlardı…

HAYAT ASKIDA (Roman)